I. Masa “Yaratılış Masası” Erkekler Grubu


Yasin ER
Muhammed Nur BAŞAKAYA
Mehmet CILIZLAR
Mustafa BULUT
Mehmet Ali EŞ
Yunus SÜR
Ömer IŞIKAKDOĞAN
Mehmet Sıddık KILIÇ

  • Yaratılış; yaratmak, var etmek, oluşturmak demektir. Risale-i Nur’da da geçtiği üzere Cenab-ı Hakk’ın iki tarzda icadı vardır. Birisi ibda, yani hiçten yoktan yaratmak, icat etmektir. Diğeri ise inşa, yani yaratılmış unsurları bir araya getirmek suretiyle yeni bir varlık ortaya çıkarmaktır.
  • İnsan şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir misal-i musağğarıdır ve kainat gibi, nizamlı, intizamlı ve mükemmel bir şekilde yaratılmıştır. Bir vazifesi de kâinat kitabını okumak olan insan; yalnızca kendisine bakarak dahi cemal ve kemal sahibi olan Allah’ın gösterdiği cemal ve kemalini görebilir, okuyabilir ve müşahede edebilir.
  • Madem madde vardır ve son derece sanatlıdır ve bu sanatla beraber çok fonksiyoneldir. O halde bunu yaratıcısız düşünmek ve kabul etmek son derece akıldan uzaktır.  Zira, bir yerde fiil varsa, faili de vardır, sanat varsa sanatçısı da vardır, eser varsa bu eserin müessiri de vardır.
  • Âlemin bir nevi manevi çekirdeği ve cemiyetli meyvesi olan, Allah’ın bütün isimlerini kendisinde gösteren ve yansıtan ve kâinatın bütünüyle etkileşimde olan zeminin halifesi insanın, kâinattan ayrı düşünülmesi, kâinatın yaratılışının mahiyetinin kaybolmasına da sebep olur.
  • Her Cemal ve Kemal sahibi kendi Cemal ve Kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca Halık-ı kâinat bu âlemi yaratmıştır. Her şeyin anahtarı onun yanında, her şeyin dizgini onun elindedir; her şey onun emriyle halledilir. Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden korkulardan kurtuldun.
  • Son derece sanatlı ve düzenli olan bu kâinatın yaratılabilmesi için, sonsuz bir ilim, sonsuz bir irade ve sonsuz bir güç lazımdır. Bununla beraber kâinattaki varlıkların hayatlarının devamı için bu varlıkların ihtiyaçlarını görüp, yerine getirecek, seslerini işitip onlara cevap verecek ve onlarla konuşacak bir yaratıcı gereklidir.
  • Gerek ihtiyacı bildirmesiyle, gerek bir ızdıraba kaynak olmasıyla – yani hem olumlu, hem de olumsuz haliyle- şuurlu bir fıtrat kanunu olan vicdan; insana, mutlak kudret sahibi bir yaratıcıya muhtaç olduğunu sürekli hatırlatır.
  • Cenab-ı Allah Halık’tır. Bütün Kâinat O’nun hilkatinin eseridir. O’nu Kemal sıfatlarıyla tasdik etmeyen, her bir zerreye ilahlık veren ve onların kendiliğinden olduğunu iddia eden insan, kendisinin hayvandan daha ziyade hayvan ve cemadattan daha ziyade camid ve şuursuz olduğunu ortaya koyar.
  • Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, İman-ı Billâh’tır ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı İman-ı Billâh içindeki Marifetullah’tır. Marifetullah da ubudiyetin esası ve anahtarıdır. İnsan, ihsan edene perestiş eden fıtrat üzere yaratılmıştır. Ve bu fıtratın gereği, kendisine sayısız nimet sunan Allah(c.c)’ın Rabbi olduğunu anlayıp, kendini ubudiyetle yalnız ve ancak ona sevdirmeye çalışacaktır.

İnsanın içindeki serbestlik duygusunu okşadığı ve insanın sorumluluklarından kaçması için bir kapı araladığından, ateizmin temel destek yapı taşı olan Evrim Teorisi, kendisini dayandırdığı Miller ve Ernst deneylerinin, artık bilim literatüründe geçersiz olmasıyla birlikte, Kambriyen patlaması ve indirgenemez komplekslik gibi insanın şu anki haliyle yeryüzünde bulunmasını kanıtlayan bilimsel kanıtlara, dinsizlik cereyanına büyük bir darbe indirmiştir.