III. Masa “Hürriyet ve Adalet Masası Deklarasyonu”


Abdurrahman Yavuzyiğitoğlu
Ali Ulvi Ölç
Hasan Koç
Hilal Ersoy
Meral Erdoğan
Muhammed Yılmaz
Muharrem Keskin
Pınar Görücü
Rauf Bilik

1- Hürriyet-i Şer’iye, Cenab-ı Hakk’ın Rahman ve Rahim tecellisiyle kuluna bir ihsanıdır ve imanın hassasıdır. İman ne kadar mükemmel olursa, hürriyet o derece parlar. Bediüzzaman’a göre hürriyet insanın ne kendi nefsine ne de bir başkasına zararı dokunmamasıdır.
2- Fikri, siyasi, ilmi… her türlü istibdat,  fert ve grupların hak ve hürriyetlerinin elinden alınmasına yol açar. Bu durum, toplumun birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunu zedeler, ihtilafa sebep olur.
3- İstibdadın bünyesinde barındırdığı “kuvvetli olan haklıdır” anlayışının terk edilerek, Kur’an’ın emrettiği “haklı olan kuvvetlidir” anlayışının benimsenmesi, insan hak ve hürriyetlerini teminat altına alacaktır.
4- Fikir, vicdan ve ifade hürriyetinin teminat altına alındığı bir zeminde hoşgörü ve diyalog ön plana çıkar. Meşveret ve demokrasinin sağlıklı işlediği zeminlerde, İttihat-ı İslam’ın önündeki en büyük engel olan ‘ihtilaf’ da ortadan kalkar.
5- Bediüzzaman, istibdadın son bulması için hürriyeti ve meşrutiyet-i meşruayı önermektedir. Hürriyetten kasıt, nefsin istibdadını ve anarşiyi doğuran  “hürriyet-i mutlaka” değil, yalnız Allah’a kulluk etmeyi gerektiren  “hürriyet-i şer’iyedir”.
6- Tüm dünya Müslümanlarını hakiki kardeşlik hissiyatıyla bir araya getiren Hac ibadeti, meşveret ve uzlaşı zeminini güçlendirerek İttihad-ı İslam’a kapı açar.
7- İttihad-ı İslam’da amaç,  mezhep ve cemaatlerin “tekleşmesi” veya yöntemde birleşmesi değil; “maksatta ittihat”tır. İttihad-ı İslam’ı oluşturan değerler altında hürriyetin bir gereği olarak mezhep ve cemaatlerin kendi içerisinde yapılanmalarına müdahale edilmemelidir.
8- Risale-i Nur hareketi, Türkiye’deki demokratik kültürün oluşmasında önemli katkıda bulunmakta ve bu yönüyle Türkiye, Arap toplumlarında hürriyet taleplerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Türkiye’nin demokratikleşmesini tamamlaması İttihad-ı İslam’ın gerçekleşmesinde önemli bir adım olacaktır.
9- Türkiye, İttihad-ı İslam’ı engelleyen seküler, ırkçı ve otoriter yapısından uzaklaşmalı, Kemalist ideolojiyi terk ederek insan hak ve hürriyetlerinin teminat altına alındığı yeni bir anayasal düzene süratle geçmelidir.
10- AB sistemi; özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygı ilkeleriyle temel özgürlükler ve hukuk devleti esasına dayanmaktadır. AB’nin bu özellikleri Bediüzzaman’ın eserlerinde “İsevilik din-i hakikisinden aldığı feyizle hayatı içtimaiye-yi beşeriyeye faydalı sanatlar, adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunlar” ortaya koyan “Birinci Avrupa” tanımlaması ile büyük ölçüde örtüşmektedir. Bu açıdan Avrupa ile hürriyet, adalet, insan hakları, ekonomi, ilmi ve teknolojik gelişmeler hakkında iş birliği yapmak Türkiye’ye olumlu katkılar sağlayacak bir gelişme olarak görülmelidir. Bu da Said Nursi’nin üzerinde durduğu evrensel barışın sağlanmasında önemli bir aşama olacaktır.
11- Her hak sahibine hakkının tam ve eksiksiz verilmesi demek olan adalet, evrensel bir değer olup, hukukun korunması ve hayata geçirilmesi için vazgeçilmez bir ilkedir. Adalet kavramı izafi olamayacağı gibi hukuk devleti anlayışı da relatif (göreceli) bir temele oturtulamaz. Adalet izafi olursa hukuk devleti de izafi olur. Demokratik cumhuriyet ve anayasal sistem muhteva olarak hakiki adaleti içinde barındırmaktadır. Ve tam anlamıyla icra edildiğinde insanlar için saadet vesilesi olacaktır.
12- Toplumsal hayatta sosyal barışı sağlamak için adalet ilkesinin mutlaka hakim kılınması gerekir. Haksızlıkların, zulmün ve yoksulluğun yaygın olduğu bir ortamda adaletten bahsedilemez. Dolayısıyla toplumsal hayatta adaletin tesisi de sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın gerçekleştirilmesi ile mümkün olur.
13- Yetkin İslam âlimleri arasından seçimle belirlenen bir ‘şura-yı ilmiye’, günümüzde hilafet makamının vazifelerini yerine getirecektir. Bu şekilde vasıflandırılmış bir İslam Konferansı Teşkilatı, İslam âleminin ittihadına vesile olacaktır.