I. Masa “Aile ve Gençlik Masası”


KATILIMCILAR: Elif Nur Kurtoğlu, Elmas Kılıç, Fatma Yılmaz, Goncagül Akşahin, Gülnur Tercan, Hatice İşcan, Kevser Yurtman, Sueda Huyut, Şuranur Biçer, Tuba Nur Arıcan

 1- Anne-babaya itaat ve hürmet gençlere emredilmiştir. Gençler Kur’ân’da emredilen bu dinî vecibeyi yerine getirdiklerinde, büyüklerinden gelecek olan şefkat ve merhamet, problem gibi görülen her şeyin çözülmesi için bir kapı açacaktır. Dolayısıyla anne ve babasıyla sağlıklı bir iletişim kuran genç, sorunlarını halletmede daha başarılı olacaktır.

2- Sosyal hayatın kalbi olan gençlere, anne babaya hürmetin ve itaatin dinî bir vecibe olduğu güzel bir üslûpla anlatılmalıdır. Kur’ân’da âyetlerce sabit olan hitap şekilleri vardır. “Babacığım”, “Anneciğim” şeklinde dinimizce tavsiye edilen bu hitaplar aynı zamanda günümüz psikoloji biliminin şiddetle önerdiği nitelikli iletişim dinamiklerindendir.

3- Kimlik algısı, kişinin kim olduğunun ve nereye gittiğinin farkında olmasıdır. Yani genç insanın “Ben kimim?” sorusuna verilecek cevabı bulmasıdır. Bediüzzaman Said Nursî, kimlik oluşumuna dair şu hakikatler üzerinde durmuştur: Kişinin ilk ve en etkili öğreticisi annesidir. Annenin çocukluktan itibaren verdiği ders ve telkin, kişiliğin temel esaslarını oluşturur.

4- Babalara ve geleceğin babalarına tekliflerimiz: İyi bir baba, konuşan bir babadır. Ataerkil bir aile yapısına sahip olduğumuz için kız evlâtlar oğullara göre babalarından daha çok çekinmektedirler. Babalar, kendine güven duyarak çocuklarına, özellikle de kız evlâtlarına karşı, sevgiyi, toleransı, anlayışı, maddî-manevî paylaşımları daima diri tutmalıdır. Bunun en güzel ve gerçek modeli hiç şüphesiz kız babası olmakla övünen Peygamber Efendimizdir (asm). Kız babası olan her erkeğin, “baba peygamber” modelini kendine uyarlaması, imanlı, iffetli ve özgüvenli kızlar yetiştirmesi için bir esastır.

5- Tesettür hakikati ortak bir fıtrat kanunudur. Bedenin belli yerlerini kapatmaktan ibaret olmayıp, davranışsal olarak da bu kanun geçerlidir. Dolayısıyla sadece kadınlar için değil, erkekler için de aynı öneme sahiptir. Diyebiliriz ki, toplumda artık sıradan hale gelen karşı cinsle olan mesafenin kalkması, yani harama bakma, kadın-erkek ilişkilerinde gevşeme, flört gibi fiiller ortak fıtrat kanununu hiçe sayar. Tesettür, kadın-erkek ilişkilerinde sınırların korunmasını ve ahlâkî bozulmanın önlenmesini sağlar.

6- Tesettür, kadınla erkek arasında meydana gelmesi her an için mümkün ve muhtemel olan meşrû olmayan yakınlığı engellemenin bir aracıdır. Böylece örtünmenin asıl mahiyeti ortaya çıkmaktadır. Yani, kadın-erkek arasındaki cazibeyi, çekimi, etkilenmeyi engellemeyen örtünmenin tesettür olmadığı anlaşılır.

7- Gençlikte yaşanan en ağır imtihan, karşı cinse olan ilgidir. Her genç, ergenlik yaşına gelince bünyesinde cinsel enerjinin yoğunlaştığını hisseder. Ve bu enerji bir mecra bulmak ister. Mesele, bu cinsel eğilimin Allah’ın takdir ettiği meşrû sınırlar içerisinde tatmin edilip edilmemesidir. Bu da doğru zamanda doğru kişiyle gerçekleştirilecek olan evlilikle mümkündür.

8- Evlilik geçici bir heves ve nefsanî bir zevk için yapılmaz. Evliliğin temelinde ciddî bir muhabbet ve karşılıklı bir saygı algısı olmalıdır. Bu sevgi sadece gençlik ve güzellik zamanına has olmayıp hastalık, yaşlılık, çirkinlik ve külfet zamanında da devam etmelidir. Bunun tek bir yolu vardır; o da, imanlı ve iffetli bir hayat sürmek ve dindar bir aile yuvası oluşturmaktır.

9- Gençlerin hayatlarını güzelleştirebilmeleri, psikolojik çöküntüye yol açabilecek zararların önüne geçmeleri ve vicdanlarıyla barışık olmaları için “ahiret bilinci”ne önem verilmelidir. Bu bilinci canlı tutmak için de verilen duyguları doğruya kanalize etmek ve helâl dairesinin hazlara yeteceğini bilmek yeterli olacaktır.

10- “Ey şehvetini Benim için bırakan genç! Ey gençliğini Bana bağışlayan genç! Sen benim nezdimde meleklerimin bazısı gibisin” hadisini hedef alarak, gençler cinsel dürtülerini tahrik eden faktörlere, iç disiplinle karşı koymalıdır. Burada da kişinin inançları devreye girer. Nitekim, Hz. Yusuf (as) kıssası, bunun en şeffaf örneğidir. Önünde kendini bütün ziynetleriyle sunan dünyalar güzeli bir kadın karşısında, Hz. Yusuf’un tavrı, gözünü ve sırtını dönmek olmuştur. Hz. Yusuf (as), bütün insanlığa şu dersi vermektedir: İnsan, eğer gözünün sahibini tanır ve O’nun emrini hakkıyla bilirse, en kışkırtıcı manzara bile onu baştan çıkartamaz.

Sonuç olarak: Peygamber Efendimizin deyimiyle, Asr-ı Saadet’te, İslâm’a en evvel sahip çıkan gençler olmuştur. Mimsiz Batı medeniyetinin empoze ettiği gençlik kavramına karşılık, Asr-ı Saadetteki gençler örnek gösterilmeli ve model alınmalıdır. Hedefi olan gençler gayretle çalışır. Kur’ân medeniyetinden uzak gençliğin huzurlu olması ve ihyası mümkün değildir. Bu hakikatlerle aydınlanan neslin geleceği ise karanlık olmayacaktır.