İç ve Dış

Varlık alemi, insanların genel beklentilerinin aksine sabit, kararlı, değişmeyen, tek düze bir yapı oluşturmaz. Aksine, maddi yapının özünün arka planında bir kararsızlık, belirsizlik ve ikilem hali vardır. Maddi alemin işleyişi “içi ne ise dışı da odur” denebilecek bir bütünlük oluşturmaz. Eşyada dış-iç, zahir-batın, mülk-melekut, beden-ruh, madde-mana, kışır-öz gibi ikili haller hep gözlenmektedir. Bu ikili yapısı içinde varlık alemi hep zahiri boyutu ile, dışa bakan kışır yönü ile ön plana çıkar. İnsanın zahir aleme meyyal olan hali varlığın hep zahir ve kışır olan dış yönü ile ilgilenir. Maddi alemin görünür hale getirmek için gölgelediği arka plan iyice görünmez hale gelir, nümuneler ve gölgeler asıllar ve menbalar haline dönüşür. Bu hal getirilen bir hediyenin ambalajını çok sevip hiç içini açmadan, hatta içinde bir hediye olduğunu dahi akla getirmeksizin yaşamaya benzer. Böyle bir durumda hediye bütün anlamını yitirecek ve hediyeyi gönderenin maksatları havada kalacaktır.

Maddi alem, sosyal yaşantı, eşya ya da zerrelerle dokunmuş varlık alemi her şeyin aslı olan ve varlık alemini yansıtmak üzere vücuda getirildiği esmaya bir ambalaj ya da onları görünebilecek hale getirebilmek ve sınırlı idraklerin algılayabileceği şekle indirgemek için gölgeler şeklinde ele alınmalıdır. Varlık her türlü işleyişi ile bunu dile getirmekte ve bu manaya işaret etmektedir. Dünya hayatının her türlü lüksü, şaşaalı saraylar, saray benzeri evler, her türlü konforun ve rahatın gözetildiği arabalar, teknolojinin önümüze sunduğu harika nimetler, bulutlara yetişmek istercesine yükselen gökdelenler bu manada ele alındığında bir ambalaj kağıdını süsleyen resimler gibidirler. Oysa bunların içlerindeki hediyeye ulaşma arzusunu körüklemek ve ulaştırılan hediyeyi daha sevimli hale getirmek gibi bir fonksiyonları olmalıdır. Ancak bütün hayatı dünya nimetlerinden ibaret olan, evini güzelleştirmek, yeni bir ev almak, arabanın modelini değiştirmek, yeni bir koltuk takımı almak, iş yerindeki tefrişatı yenilemek türünden günlük yaşantıda sıklıkla karşılaştığımız tavırların hayatı şekillendiren unsurlar olması bütün ömrünü ambalaj kağıdının üstündeki resimleri gözlemek, o resimlere aşık olmak ancak açıp içine bakmayı aklına bile getirmemek ahmaklığına benzer.

Oysa asıl güzellikler, o varlıkların ortaya koyması gereken anlamlar maddi alemin ve eşyanın arka planında gizlidir. Ambalajı açmaya ve oradaki güzelliklere ulaşmaya yöneldiğiniz zaman karşınıza çıkacak manzara dudakları uçuklatacak ve başka hiç bir şeyi düşündürmeyecek güzeliktedir. Işıl ışıl ambalajlar içindeki hediyeye ulaşan bir çocuk artık ambalajla ilgilenmeyecek belki dürüp büküp bir kenara atacaktır. Bütün ömrü para kaznmak, sahip olduğu maddi imkanları artırmak ya da devletler bazında düşünüldüğünde topraklarını genişletmek arzusu ile geçen insanlar varlığın arka planını, asli boyutunu görebildiklerinde algılar alemine dokunup ambalaj olduğunu anlayıp yırttıktan sonra içindeki güzelliklerin ucunu gördüklerinde bütün enerji ve gayretler arka plana yönelecektir. Ambalaj vazifesini yapmış, içerideki hediyeye bir davetiye olma vazifesini yerine getirmiş ve aradan çıkarak mana ve esma boyutuna yerini bırakmıştır. Bu anlamda cennet dahi iç ve daha parlak bir ambalaj olmalıdır. O bile sunulan güzelliklerin asıl kaynağı değildir. Maddi dünya ambalajı yırtıldıktan sonra karşımıza çıkacak olan ve her haliyle göz kamaştırıcı olduğu beyan edilen uhrevi alemler ve cennet güzellikleri de bir iç ambalaj olmalıdır. Ambalajı cennet gibi tarif edilmez güzelliklerin zemini olan zat ve şuunat-ı ilahiyye nasıl bir güzelliktir, hangi duyguları yaşatır, ne tip ulvi hazların kaynağıdır? Bunları düşündükçe adeta ruh kabına sığmıyor, kalp dünyaya ve hatta cennete razı olmuyor.

Bütün güzelliklerin asıl kaynağına Zat-ı Akdese ulaşmak, O’nun şuunatı ile bütünleşmek, esma ile tevhid olmak, mutlak tevhidi yaşamak, benlikten ve onun sınırlı hazlarından sıyrılmak bütün hazları esmanın mutlaklığında yaşamak arzu ediyor. Ruh ve kalp fıtri hallerine bırakılsalar bu tevhidi aşktan ve Şems-i Ezeli’nin nurundan başka hiç bir şey ve hiç bir güzellik onları tamin edemeyecek, O’ndan başkasına razı olmayacaklardır. Dünya hayatına ve maddi aleme yönelik arayışların insanlığı tatmin etmemesi ve her türlü dünya nimetine mazhar olmasına rağmen insanlığın yaşadığı stres, huzursuzluk ve depresyonlar bu yüzden olsa gerektir. Alem-i ervahta ve Bezm-i Elest’te ambalajın içini görmüş ruhlar ve kalpler elbette ambalaja razı olmayacak ambalajla tatmin olmayacaklardır.