Hizmet, Zaman ve Mekâna Sınırlı Değildir

Maddî dünyaya sınırlı bakış açılarının idrak edemeyeceği şekilde varlıklar ve olaylar arasında zaman ve mekân ötesi bağlantılar gözlenmektedir. Bu bağlantılar aynı zamanda yaşamamış ve aynı mekânı paylaşmayan fertler arasında çok güçlü bağlar oluşturmuş ve aynı gaye etrafında halka olmalarının zemini olmuştur. Bu aslında derinliğine incelendiğinde fertler arası çok güçlü bir iletişim ve birliktelik ya da ortak gaye zeminidir. Bu irtibat alanı asırlar sonra yaşayan insanları Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ile aynı gaye etrafında biraraya getirecek ve “Bedr'in arslanları” ile aynı duyguları paylaştıracak çok farklı bir irtibat alanıdır. Duygudan duyguya ve bilinçaltından bilinçaltına olan bu iletişim asırlar öncesinden bu zamana duâların ve bu zamanın insanlarının kalplerinde asırlar öncesinde yaşamış olanlara yüreğin en derinlerinde samîmî bir sevginin zemini olabilir.

Varlığı Risâle-i Nur perspektifinden algılayan ve hayatı onunla anlamlandıran fertlerin oluşturduğu nuranî bir cemaatin mensuplarıyız. Kur'ân'da, Hazret-i Ali'nin Celcelutiye kasidesinde, Gavs-ı Azam'ın Fütuhu'l-Gayb'ında işaretlerle müjdelenmiş ve istikbalde yapacakları hizmetler ve samimiyetleri, ihlasları sebebi ile alkışlanmış bir cemaat. Dâvâsı ile bütün kainatın alakadar olduğu ve Hazret-i Muhammed'in (a.s.m.) büyük ve yaratılışa maksat aleme ukde-i hayat olan dâvâsını günümüze taşıyan, üstadı ve bütün mensupları ile hayati vazifeler üstlenmiş bir cemaat. İnsanlık Darü's-Selâm yolunda bir geminin yolcuları ve bu cemaatin mensupları o geminin mürettebatı. Bu yüzden dâvâ büyük vazifeler çok ve fazlası ile hassasiyet gerektiriyor.

Üstad, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin çevresinde halka olmuş bir kaç samîmi, fedakâr ve gayretli insanın çabaları ile başlayan ve günümüze kadar büyük gelişmeler kaydeden bu dâvâ asli yönü ile ve mânevi anlamı ile gerçekten çok büyük ve alemin bütün zerrelerini, her insanı ilgilendiren bir misyon üstlenmiştir. Üstad ve sonrası çizgide tam bir gayret ve samimiyetle yeri geldiğinde canları pahasına ortaya atılmış hizmet erbabı, günümüzde sanki bir rehavet havası içine girmişlik görüntüsü arzetmektedir. Bu duruma kısmen, Risâle-i Nur şahs-ı manevisini teşkil etmek üzere kaderin bir tecellisi olarak gerçekleşen mitoz bölünmelerin sanki ayrılık şeklinde algılanması ve bunun oluşturduğu hafif bir karamsarlık havası yol açmakta, kısmen memleketimizde dâvânının ikbalinin bazı siyasi gelişmelerle bağlantılı olarak algılanıp, siyasi hedeflere ulaşıldığı halde aynı paralelde nurani gelişme kaydedilmemiş olmasının verdiği hayal kırıklığı sebep olmuş gibi gözlenmektedir. Eğer bu tesbit doğru ise, bu durumu ortaya çıkaran psikososyal sebepler ve alt yapı açısından daha pek çok sebep sıralanabilir. Fakat bana göre ortaya çıkan tabloda en kötü sonuç gaye-i hayalin zihinlerde zayıflamış olmasıdır. Bir zamanlar hedefledikleri manevî ikbali hayatlarının gayesi adeta nefes alışlarının sebebi olarak addeden ve bu uğurda gecelerini gündüzlerine katan, mum ışıklarında Risâle yazan, hapse girip-çıkan, işkence gören ancak bütün bunlardan sonra daha büyük şevkle hizmete sarılan insanlar şu an bir sohbete gitmeyi bile hizmetten saymakta ve bir atalet hali yaşamaktadırlar. Maddî ve mânevî bütün varlığını ortaya koyan kalpleri adeta dâvâları için atan, günlük hayatın her anında otobüste, trende, sokakta, misafirlikte insanlara dâvâsını ulaştırma telâşı içindeki insanlar gitmiş yerlerine tamamen şahsi hayatını geliştirme, mal varlığını artırma telaşında ve nurculuk faaliyeti olarak da haftada bir iki kez derse giden insanlar gelmiş gibidir. Bunda toplumun topyekûn yaşadığı dünyevileşme sürecinin de büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.

Geçmişte yaşanan her şey yaşanması gerektiği için yaşandı. Çünkü kaderin hükmüydü. Bunlardan Risâle-i Nur ölçüleri ile hayatını şekillendiren hiç bir ferdin aleminde ümitsizlik, şevksizlik, isteksizlik doğmamalı. Onların dâvâsı acz, fakr, şevk ve şükrü mutlak düzeyde hayata aksettirmeyi hedefleyen bir dâvâ. O dâvâda kırgınlık olmaz, küsmüşlük olmaz. Büyük bir yangından insanları kurtarmak üzere koşanların birbirlerine kızacak, küsecek vakitleri ve halleri olamaz. Yük ağır ve yardıma uzanan her ele ihtiyaç var ve rahmet okunmalıdır. Anlamsız çekişmelerin, lüzumsuz kırgınlıkların bir an evvel ortadan kaldırılması ve Risâle-i Nur hizmetine layık şevk ve gayretin, bitmek bilmez enerjinin tekrar kazanılması zamanıdır. Bu zaman artık hizmet boyutlarının Türkiye sınırlarının dışına taştığı ve dünyanın her tarafından insanların bu ulvi dâvâyı anlamaya ve hayatlarının bir parçası haline getirmeye çalıştıkları bir zamandır. Hıristiyan, Yahudi, Budist pek çok insan Risâle-i Nur'a yönelmiş ve onu kendilerine ulaştırma gayretimizin zayıflığından dolayı bizlere sitem etmektedirler. Artık hedef çok büyümüş ve yapılması gerekenler çok artmıştır. Nur hizmeti kendisini bu dâvâya mensup hissedenlerin birincil işi olmalıdır. Hem şevkimizi arttıracak ve büyük bir enerji verecek şekilde Üstadın müjdelediği cennetasa bir baharın çiçekleri baş göstermeye ve tomurcuklanmaya başlamıştır. Gaye-i hayalimiz çok daha belirginleşmiş ve daha rahat hissedilir hale gelmiştir. Bu yükün altından kalkabilmenin yolu sarsılmaz bir inanç, uykularımızı kaçıracak bir ümit ve tam bir dayanışma olmalıdır. Yani; ihlas, samimiyet ve gayret. İnanın yarınlar hizmetimiz ve dâvâmız açısından çok daha güzel olacak. Bu gelişmelerde bizimde payımız olsun, gelinen noktanın mutluluğunu biz de paylaşalım istiyorsak birbirimize kenetlenmeli ve gayretimizi çok arttırmalıyız.