Bastırma Mekanizması

Bu, ferdi kendini savunma amacıyla gayrete getirebilecek tehlikeli savunmamekanizmalarından biri olmalıdır. Vasatından uzaklaşıldığında kişiyigaflet karanlığına itebilecek bir mekanizmadır. DSM-IV bu mekanizmayı şöyletarif edilmektedir. "Birey, emosyonel (duyusal) çatışma ya da iç ve dışstres etkenlerine, rahatsız edici istek, düşünce ya da yaşantıları bilinçalanından uzaklaştırarak tepki verir. Duygu yönünü ilişkili düşüncelerdenayırarak bilinçte tutabilir."

Her bir günahtan küfre giden yolun zeminini bu mekanizma hazırlıyor olmalıdır.Yine, düşünmemeye ve unutmaya yönelik gayretler, bu mekanizmanın üzerindegelişmiş meyiller olarak gözükmektedir. Gerçeklerle yüz yüze gelmektenkorkan insan, bir kaçış yolu arayacak, bunu bulamadığı anda iç alemineyansıyan stres faktörlerini çözmek yerine unutmaya, yani gölgelemeye çalışacaktır.

Aslında insanlar hayatı kendilerine zehir etmekte; aklın darlığını gözardıederek yanlış algıları, uygun olmayan çözümleri, yalnızca onun ürettiğikısır çareleri ile hayatı stres, sıkıntı ve karanlıklar anaforuna dönüştürmektedirler.Maddi yapının, tabiat kanunlarının ve aklın yansıttığı varlık alemi,ferdin dünyasında tehdit unsurlarının, düşmanların dolu olduğu güvensizbir yere dönüşmektedir. İşte insan, bütün bunların üstesinden tek başınagelmesi gerektiğini düşünerek gereksiz bir yük üstlenir ve bu yükün baskısıve ağırlığı altında ezilir. İnsanın varlık alemiyle ilişkisi, bir yönüyle,hayatında ilk kez sinemaya gitmiş ve sinema olayının işleyişini bilmeyenbir şahsın sinema perdesinde cereyan edenleri algılayışına benzer.Senaryonun sergilenişi çerçevesinde bir eşkiya grubunun zulmüne maruz kalanbir masumun filmde yer aldığını düşünelim. Bizim izleyicimiz film başladıktansonra perdede yansıyanları sahnede gerçek şahsiyetlerin yaşadığınızannedecek ve masumun kurtulması için bir şeyler yapması gerektiğini düşünecektir.Ancak karşısında yer alacağını düşündüğü silahlı grup onu büyükbir korkuya sevk edecektir. Yerinden kıpırdayamayacak, film boyunca hem bir şeyleryapamamanın azabını, hem de korku salan topluluğun tehdidini hiç gerekmediğihalde film boyu ruhunda hissedecektir. Yaratıcısı ile bağlantısız bir varlıkalgısı içindeki insanın yaşadığı tehditler, korkular, stresler, vicdanazapları, adaletsizlik algıları ve bunlar karşısında bir şeyler yapamamanınverdiği azap, yukarıda zikrettiğimiz örnekten özde farklı değildir. Buendişeler yersizdir ve işleyen halin aslını, özünü, gerçek konumunubilmemekten kaynaklanmaktadır. Sinemadaki şahsın yersiz sinmişliği, köşeyesıkışmışlık duygusu, sosyal hayatta bastırılmış duygular şekline dönüşür.Bu hali İkinci Söz’de Bediüzzaman şöyle tasvir etmektedir: "Bir vakit,iki adam hem keyif, hem ticaret için seyahate giderler. Biri hodbîn, tâli’sizbir tarafa; diğeri hudâbîn, bahtiyar diğer tarafa sülûk eder, giderler.

"Hodbîn adam hem hodgâm, hem hodendîş, hem hodbîn olduğundan; bedbînlikcezası olarak, nazarında pek fena bir memlekete düşer. Bakar ki, her yerdeaciz biçareler zorba, müthiş adamların ellerinden ve tahribâtlarındanvaveylâ ediyorlar. Bütün gezdiği yerlerde böyle hazin, elîm bir hali görür.Bütün alem bir mâtemhane-i umumi şeklini almış. Kendisi şu elîm vemuzlim hâleti hissetmemek için sarhoşluktan başka çare bulamaz."

Bastırma mekanizmasının en çarpıcı sosyal yansımalarından biri de sarhoşlukolmalıdır. Sarhoşluk, kendi konumunu ve varlığın konumunu yanlış algılamaktankaynaklanan gereksiz bir sıkıntı ve kendi başına ürettiği, içten gelenbastırma mekanizmasının yanlış ve ölçüsüz kullanımı sonucu ortaya çıkanvahim sonuçtur. Bastırmanın en belirgin ortaya çıkış şekli unutmak, hatırlamamayaçalışmak, yüzleşmemek, yakınına gelmemek gibi tavırlardır. Bu anlamda"gaflet" kavramı ile yakın anlamlar içerir. Problemlerini çözemeyeceğinidüşünen, onlarla yüzleşmekten çekinen ve çözmek yerine kaçmak eğiliminegiren ferdin kaçacak yeri yoksa uyumakla bir rahatlama arayışı içinegirebilir. Bu, çoğunlukla problemi çözmez ve daha büyütür. Uyandığındakarşılaşacağı problemler küçülmüş değil, daha da büyümüşolacaklardır.

Yine kendini, bedenini, eğilimlerini, fıtratının özelliklerini tam anlamıile tanıyamamış olan bir fert, kuvvelerin tezahürü şeklinde ortaya çıkanmeyillerini de bastırmaya çalışır. Müsbete kanalize edildiklerinde maddive manevi tarakkinin basamakları olabilecek meyiller, bastırıldıklarında, içbasıncı yükseltecek, sıkıntıları artıracak ve zamanla ruh boyutundapatlamalara zemin hazırlayacak bir hale ulaşabilirler. Oysa fıtri mecralarınasevk edildiklerinde, hayatı kolaylaştıran, güzelleştiren ve en önemlisiesmâ-yı İlahiyeyi anlamaya basamak teşkil eden bir anahtar görevi üstlenirler.

Bütün meyiller ve savunma mekanizmaları, fıtrî mecralarında kullanıldıklarında,doğru tanımlanmış bir varlık algısı içinde yer aldıklarında hayatınahengini düzenleyen, varlık ritmini akort eden unsurlar gibidirler. Kahrın dalütfun da hoş algılandığı bir ruh dünyası oluştururlar. Farklı birmecraa yöneldiklerinde, zahiren kişiyi koruyan ama özde onu zarara uğratanbir yapıya dönüşürler. Ferdi aslî yapısına, özüne, bütün kâinatlaahenk içinde bütünleştiği hale değil, bilakis bu halin uzağına sürüklerler.Problemleri çözmek yerine, üzerlerini örterek derinleşmesini sağlarlar.

Hayatın en ağır gerçeği olan ölümden kaçmak, cenaze arabalarını görünceyolu değiştirmek, ölümü hatırlatacak şeylerden uzak kalmak neyi çözüyor?Ölümü öldürüyor mu? Bir bastırma mekanizması şeklinde cenazenin ardındansarhoş olmak, sigara üstüne sigara yakmak, hatta en nihaî boyutunda intiharetmek ölüm hakikati ile ilgili hangi problemi hallediyor? Belki de kaçmakyerine gerçek boyutuyla anlamaya çalışmak ve "merdane yüzüne gülmek",tarifi mümkün olmayan nimetlerin ve sonsuz güzelliklerin kapısını ferdinalemine açacak sihirli değnektir.