Bediüzzaman Said Nursi-Hayatı, Yolu, Eseri

Nevzat Kösoğlu,
Bediüzzaman Said Nursi-Hayatı, Yolu, Eseri,
Ötüken Yay., İst. 1999, 391 sayfa.

90’lı yıllardan sonra Said Nursi’nin fikirlerini, eserlerini ve hayatını konu alan kitaplar sayısındabir artış görüldü. Yıllar boyu süren ilgisizliğin yavaş yavaş kaybolmaya başlaması ve yerini kitap hacminde çalışmalarabırakması, yakın tarihimizin görmezden gelinemeyecek isimlerinden Said Nursi’nin anlaşılması bakımından sevindiricibir gelişmedir. Ancak, birkaç istisna hariç, Said Nursi üzerine yazılan kitapların üç ortak eksiği dikkat çekmektedir.Birincisi bu kitapların bir çoğunda, Said Nursi’yi anlamak ve anlatmaktan daha çok yazarın fikirlerinin, inançlarının,yorumlarının Said Nursi’ye tasdik ettirilmesine çalışan bir üslubun yer aldığı dikkat çekmektedir. Maalesef bazıyazarlar, Said Nursi’nin eserlerinden alınan kırpıntı cümleleri, kendi düşüncelerinin payandası yapmaktadırlar. Diğerbir eksiklik ise çalışmaların ikinci el kaynaklardan adeta kopya edilerek yapılmasıdır. Yeni belge ve bilgiye ulaşıpbunları sunmaya çalışmak gibi bir çaba olamadığı gibi, var olan belgeler ve birinci el kaynaklar bir araştırmacıtitizliği ile incelenmemekte ve ikinci el kaynaklardaki bilgiler tahkik edilmeden yeni esere aktarılmaktadır. Bunun en büyükzararı daha önce yayınlanmış kitaplarda yapılan bilgi yanlışlarının yeni yayınlara aktarılmasıdır ki, bu hemyayıncı için, hem yazar için büyük bir ayıp, okur için ise zaman ve emek kaybıdır. Üçüncü ortak eksiklik ise,kitapların, gerek üslup, gerek kurgu ve en önemlisi de araştırma teknikleri gibi yazım metodlarına riayet edilmedenyazılmış olmasıdır.

Dileğimiz, Said Nursi’nin ve Risale-i Nurlar’ın, önümüzdeki dönem içerisinde kendilerine zekimuhataplar ve titiz araştırmacılar bulması ve daha nitelikli ve orijinal çalışmaların ortaya çıkmasıdır.

Said Nursi konulu kitaplardan birisi de Nevzat Kösoğlu’nun Ötüken Yayınları’ndan çıkan "BediüzzamanSaid Nursi-Hayatı, Yolu, Eseri" isimli kitap. 1999 yılında yayınlanan kitap, Nursi’yi "Hayatı", "Kişiliğive Yolu", "İnsan ve Evren" isimli üç bölüm altında inceliyor.

Birinci bölümde Said Nursi’nin hayat hikayesini aktarmaya çalışan yazar, dönemin sosyal ve siyasalarkaplanını vermeye özen göstermiş. Ancak, dönemin siyasal, sosyal ve ekonomik olaylarını aktarırken Said Nursi’nindaha iyi anlaşılmasına çalışacak bir bakış açısı yakaladığını söyleyemeyiz. Anlatılan olayların ayrıntılarınagirilmesi, dönemin genel bir resmini çizmeğe yardımcı olmamakta, aksine, yazarın kendince önemli bulduğu konularınayrıntıları konudan uzaklaşılmasına sebep olmaktadır.

Kitabın akışını ve dönemler arasındaki bağlantıyı zorlaştıran diğer bir unsur ise, yazarınbiyografik anlatımdan kronolojik olarak o dönemde yer alan kitaplara geçmesidir. Bu kitaplardaki kavramlar üzerinde ayrıntıyagirilmesi, kurgulamadaki eksikliği ortaya koymaktadır.

Hüsnüniyetinden şüphe etmediğimiz yazarın en önemli eksikliği, ikinci el kaynaklardaki bilgileritahkik etmeden, olduğu gibi almasıdır. Bunun en bariz örneği tarih bilgilerinde göze çarpmaktadır. Gerçi, Bediüzzaman’ınyaşamının özelikle ilk devresine ait tarih bilgileri bir çok kitapta farklı ve dolayısıyla yanlış verilmektedir. Bufarklığın sebebi doğum tarihinin belirlenmesinde yapılan sathi incelemeler ve özensizliktir. Dolayısıyla yazarın, doğumtarihinde düştüğü yanlış belki mazur görülebilir (yazar 1873 diye vermiştir. Doğrusu Rumi 1293, Hicri 1295, Miladı1878’dir) ancak daha kitabın başındaki giriş bölümünde, ölüm tarihi 1961 olarak verilmiştir. Oysa Said Nursi’nin ölümtarihinin 1960 olduğu kesindir. Bunu bir baskı hatası olmasını ümit ediyoruz. Ayrıntılara girmemekle beraber yazarınözellikle Said Nursi’nin doğumundan 1907 yılına kadar yapmış olduğu tarihlendirmelerin hemen hemen hepsi yanlıştır.Tarihle ilgi başka bir yanlış ise kitabın 29. sayfasında yer alan Şeyh Emin Efendi ile olan olayıdır ki dönem olarak1891’den sonra gerçekleşmiş ve kitapta olduğu gibi Doğubeyazıt’a gidişinden önce değil, gerçekte Doğubeyazıtsonrasında Bitlis’e dönüşünde meydana gelmiştir. Önemine binaen son bir tarih tashihi daha yaptıktan sonratarihlendirmeyle ilgili eleştirilerimizi bitireceğiz. Düzeltilmesi gereken bu önemli bilgi, Bediüzzaman’ın İstanbul’ailk kez 1896’da(s. 39) gittiğidir. Bu bilginin kaynağı Cemal Kutay’dır. Ancak, Said Nursi’nin kendi ifadelerinde, hakkındayazılan biyografik eserlerde ve yeğeni Abdurrahman’ın kaleme aldığı Tarihçede böyle bir tarih ve olay yoktur. Butarihte Van’dadır. Kendisinin "Hürriyetten altı ay evvel" ve Hürriyetten bir sene evvel" gibiifadelerinden de anlaşılacağı üzere ilk defa 1907’de İstanbul’a gelmiştir. Tarihlerdeki bu yanlışları daha da artırmakmümkündür ancak biz bu örnekleri yeterli kabul ederek, yazarın neden bu yanlışlara düştüğünü anlamaya çalışacağız.Yazar, tarihleri tespit ederken, yalnızca ikinci el kaynaklardan istifade etmiştir. Yani Risale-i Nurlarda geçenifadelerden bir kronolojiye ulaşmayı denememiştir. Kaldı ki yapılan bu tarihlendirmedeki hatalar, yazarın Cemal Kutayve Necmeddin Şahiner’in kitaplarından esinlenildiği ve onların hatalarına düşüldüğü izlenimini vermektedir.

Kitapta göze çarpan başka bir noksanlık ise, ikinci el kaynaklarda yer alan bilgileri doğru kabuletmesidir. Örneğin; Cemal Kutay’dan yapılan bütün alıntılar tartışmalıdır. Bu bilgilerin doğruluğu ve CemalKutay’ın kitabının eleştirisi başka bir yazının konusu olmakla birlikte burada yazarın kitabında yer verdiğibilgilerin toplanmasında eksik bir çalışma yaptığını göstermektedir.

Kitapta, Risale-i Nurlardan orijinal metinlere de yer verilmiş. O kadar ki, kitabın içeriğinin bu metinlerden oluştuğunusöylemek abartılı olmaz. Bu yöntem bize yabancı değildir. Çünkü daha önce yayımlanan Tarihçe-i Hayat isimlikitaplar, bu tarzda hazırlanmıştır. Kitap, içerdiği bilgiler bakımından klasik kaynaklardan farklı ve yeni bir bilgisunmadığı gibi, üslup ve metod yönünden de bir yenilik getirmemiştir.

Risaleden yapılan alıntılara yer verilirken dikkat çeken bir unsur ise orijinal metnin yanında yer yerbu metinlerin sadeleştirilmesi yoluna da gidilmiştir. Sadeleştirme yaparken seçilen kelimeler, kastedilen anlamı tam karşılamamaklave hatta anlam kaymalarına sebep olmakla beraber, metnin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olduğu düşüncesi ortaya çıkansakıncanın mazur görülmesine sebep olmaktadır.

Bir diğer dikkat çeken nokta ise yazarın, Said Nursi’den yaptığı alıntıları yorumlarken, özellikleyazarın anlamakta güçlük çektiği veya kendi düşüncesini onaylamayan ifadeleri yanlış ve gerçeğe aykırı olmaklanitelemesidir ki; az olmakla birlikte belki de kitabın en önemli zaafıdır. Bu duruma iki örnek vermekle yetiniyoruz.

Said Nursi’nin Meşrutiyet hakkındaki: "Bu, mucize-i peygamberidir ve bu millet-i mazlumeye birinayet-i ilâhidir ve cemiyet-i milliyenin niyet-i hâlisanesinin bir kerametidir ki bu madeni saadet ve hürriyet olan şeriatdairesindeki ittihad-ı kulub ve muhabbet-i millî elimize meccanen girdi" sözlerini yorumlarken; "Bediüzzaman,bunun böyle olmadığını çabuk anlayacaktır. Amma şimdi O, nice diğerleri gibi yıllardır türküsünü çağırdığıMeşrutiyetin havasına kendisini kaptırmıştır" ifadelerini kullanmıştır. Oysa ki Said Nursi’nin Meşrutiyeteyaklaşımı, yazar gibi konjonktürel değil, samimi bir hürriyet taraftarı olmasındandır. Yoksa ortamın etkisiyle coşmuşve o coşkunlukla bu sözleri söylemiş değildir.

Yazar kitabının 260.sayfasında, Said Nursi’nin yorumlarında ‘…hiç de aklî olmayan yahut tarihi kabuledilmesi gerekirken ilkesel düzeyde ele alınan, hatta çok karşı çıktığı İsrailiyat havası veren bilgi veyorumlara rastlanabildiğine" yer vermiştir. Ancak bu iddialarına ve özellikle İsrailiyat iddiasına örnek gösterememiştir.Oysa böyle ağır bir iddiaya örnek göstermesi gerekirdi.

Kitabın "Kişiliği ve Yolu" isimli ikinci bölümünde, mehdilik, mücedditlik, velayet, kerametvb. konular hakkında fikirlerine yer vermiştir. Bu bölümün hemen hemen hepsi Risale-i Nurlardan alınmıştır. Yazar bubölümün sonunda, hayatı boyunca yaptığı araştırmalar sonucunda Said Nursi’nin Müceddit olduğu kanaatine vardığıifade ediyor.

"İnsan ve Evren" isimli üçüncü bölümde ise "insan" ve "evren" kelimeleriile ilgi Risale-i Nur’dan alıntılara yer verilmiştir. Kanaatimiz odur ki kitabın en yararlı bölümleri, Risale-iNurlardan yapılan alıntılardır. Çünkü, böylece hem okurlar Said Nursi’yi kendi ifadelerinden tanımak imkanıbulmaktadırlar hem de Risale-i Nurları hiç okumamış olanlar bu vesileyle Risale-i Nurlardaki hakikatlerle tanışmaimkanına kavuşmuş olmaktadırlar. Sayın Nevzat Kösoğlu’nun heyecanının, şevkinin daim olmasını ve sonraki çalışmalarındadaha ayrıntılı çalışmasını diliyoruz.