Bediüzzaman Modernist mi, Postmodernist mi?

Bediüzzaman Modernist mi, Postmodernist mi?
Selim Çoraklı,
Bilge Yayınları, İstanbul 1999.
156 sayfa.

Bediüzzaman Modernist mi, Postmodernist mi? Kışkırtıcı bir merak uyandıran böyle bir sorunun taşıdığıcazibe, bir yazarın kitabına bu ismi vermesine yol açmış. İlk bakışta cevabının iki şıktan (Modernist veyaPostmodernist) biri olduğu izlenimini veren yazar Selim Çoraklı, bu konuda bir kafa karışıklığı olduğunu ileri sürmekte.Yazar, kitabın birinci bölümünde Modernizmin, ikinci bölümde ise Postmodernizmin ne olduğunu incelemiş. Bu kavramlarınözelliklerinden hareketle bir tanımlama yapmaya çalışmış; ancak kullandığı eleştirel ve subjektif üslup sebebiylebir tanımlamadan daha çok konu ile ilgili önyargılarından hareketle bu kavramlara dair bir reddiye denemesine ulaşmış.Özellikle kullanılan subjektif ifadeler, anlamaktan çok yargılamayı hedef tuttuğundan, bilimselliğin zedelenmesinesebep olmuş. Yine de bu kavramların özelliklerinden bahsedebilmeyi başaran yazar, özetle; her iki kavramın da ‘Batımenşeli’ olduğu ve Doğu toplumlarına veya başka toplumlara uygulanmasının doğru olmadığı hükmüne varmaktadır.

Kitabın ‘İslam’ başlıklı üçüncü bölümünde, İslam’ın kendine özgü doğruları olduğu,Modernizmin ve Postmodernizmin payandalığına ihtiyacı olmadığı, Müslümanların vahyin ışığında bir hayat tarzıylabu tür kavramların getirdiği paradokslardan kurtulacakları anlatılmaktadır. Yazar, bu bölümde okurlarına, İslam ilebu iki kavram arasında bir karşılaştırma imkanı sunmak istemiş. Ancak, sonucun kuşatıcı bir bakış açısısunmaktan uzak kaldığını söylemek mümkün.

Dördüncü bölümde ise Bediüzzaman’ın düşüncelerinin odak noktasının iman olduğu, din-bilim ilişkisi,din-felsefe ilişkisi, vahye dayalı medeniyetin nasıl olacağı, insanın vazifesinin ne olduğu gibi konular, Risalelerdenhareketle anlatılmaya çalışılmış. Bu amaçla, Risalelerden alıntılar yapılarak ara cümlelerle bu alıntılarınana fikirle bağlantısı kurulmaya çalışılmış. Ancak, yazarın bu yöntemde başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Bu bölümü,özellikle Risalelere aşina olan okuyucular için hiçbir orijinalite içermeyen bir bölüm olarak değerlendirilebilir.

Kanaatimizce, yazar doksanlı yıllarda sıkça tartışılan Modernizm-Postmodernizm tartışmasına ilgiduymuş, bu konu üzerine okumuş, araştırmalar yapmış ve bir birikime ulaşmış. Daha sonra bu konular üzerinedenemeler ve makaleler yazmış. Bu çalışmalarını, hayatının önceki dönemlerinde edindiği Bediüzzaman ile ilgilibirikimleriyle birleştirip bir kitap çıkarmaya karar vermiş. Her iki birikimi bir birine nasıl bağlayacağını dakitabına isim olarak seçtiği ‘Bediüzzaman Modernist mi? Postmodernist mi?’ sorusuyla çözmüş. Deneme ve makale arasıbir üslup kullanılan 156 sayfalık kitabın daha ilk sayfalarındaki sunuş bölümünde yer alan ifadelerden, sorununcevabının iki şıktan birisi olduğu izleniminin aksine Bediüzzaman’ın ne Modernist ne de Postmodernist olduğunu anlıyoruz.Ama yine de sadık ve sabırlı okuyucular dördüncü bölümün sonuna geldiklerinde (s. 121) net bir ifadeyle karşılaşıyorlar; ‘….Bediüzzaman ne Modernist ne de Postmodernist. O sadece Kur’an’a ve Sünnete yönelerek, birkaç asırdır geri kalmışlığınpençesinde kıvranan Müslümanların problemlerine çözüm arayan bir İslam alimi.’

Kitabın beşinci ve son bölümünde ise, Bediüzzaman hakkında söylenenlere yer verilmiş. Bu bölüm,daha önce Tarihçe-i Hayat’da yayınlanan Ali Ulvi Kurucu’nun Said Nursi hakkında söylediklerinden ve Fasıldan Fasılaadlı kitapta yer alan alıntıdan oluşmakta. Daha önce başka kitaplarda yayınlanmış yazıların, yazar tarafındankitabına alınması eksi puan olmakla birlikte, bu yazıların kitaba hacim kazandırdığı kesin.