Yeknesak İstimrar

Yeknesaklık ve ünsiyet, yani tekdüzelik ve alışmışlık alemimizde önemli perdeler. İnsan alışıkolduğu şeye kendini dost hissediyor, alışmak için tekdüzeliği arıyor. Tekdüzelik, her şeyin hikmet gereği belirlioluşu, hikmet gereği olan intizam ve bunun sonucu yaşayan rahatlık.

Bir Çin işkencesinden bahsedilir. Saçlar sıfır numara tıraş edildikten sonra, elleri bağlı olarakbir sandalyeye oturtulan mağdurun tepesinden soğuk su damlatılmaktadır. İşkencenin en fazla sıkıntı veren yönü isedamlama aralıklarının belirsiz oluşudur. Sabit aralıklarla damlasa bir müddet sonra adapte olma özelliği ile damlalarınverdiği sıkıntıyı hissetmeyecektir mağdur. Belki, bir süre sonra damlaların varlığı unutulacaktır. Oysa damlaaralıkları düzensizleşince büyük bir sıkıntı başlar. Bir damla, bir dakika sonra tekrar, yarım saat bekleyişgerginlikten sonra bir başka damla, ardından tekrar bir saat işkenceli bekleyiş. Bu şekilde geçen birkaç günün insanıne hale getireceğini bir düşünün.

Her şeyin çok ince hesaplarla yürüdüğünü, bu en ufak aksamanın bile düzeni alt üst edeceğinibildiği halde, şimdiye kadar hiç aksamamış olmasının rahatlığını yaşayan insan, ne zaman kırılacağı belirsizbir fay hattının gerginliğini çok şiddetli yaşıyor. Deprem sonrası psikiyatri kliniklerini dolduran temel sebep yinebelirsizliğin ruhta açtığı derin yaralar olsa gerek.

Yeknesaklık ülfet ve ünsiyeti doğuruyor. Yani insan, hep aynı tarzda işleyen şeylere kendini daha yakın,daha alışık hissediyor. Adetullah, sünnetullah denen, varlıkların işleyişindeki kanunların şimdiye kadar hep aynıdüzende oluşu, insanın bu işleyiş ahenginden kanun adı ile hüküm çıkarıp varlıklarla irtibatını temin ediyor.Kainat Sultanı adetini, prensiplerini hiç bozmuyor. Milyarlarca yıldır, yine hikmet gereği olarak bazı zamanlarda farklıhükümler uygulanması hariç, prensiplerde, randevularda, zamanlamalarda hep aynı tarz işleyiş var. Bir saniye bileaksama olmaksızın adet olduğu üzere işleyen sistem, insanın kendi tavırlarını varlıkların işleyişine görebelirlemesinde büyük bir nimet hükmüne geçiyor ve onu çok rahatlatıyor. Oysa rahatlık çoğu zaman gafleti deberaberinde getiriyor.

Sürekli aynı tarz, yani "yeksenak istimrar" bir nimet olarak verilmişken, gaflet sebebi olursavarlıkların münasebetinde, hareketinde, işleyişindeki harikalık gizleniyor. Aslında, geçmişte yaşanmış kararlılıklarıngeleceğe yönelik hiçbir yaptırımı olmadığı halde yarınından emin yatağa giren insanın uykusunu dağıtan birsarsıntı, çok güvendiği belirlilik kavramına da şiddetli darbe vurarak gafleti bir nebze dağıtıyor. Sonra birkararsızlık dönemi, insanlarda tedirginlik ve beraberinde gelen teyakkuz. Gece kaçan uykular. Acziyetin idraki ve birdayanak arayışı. Sonra eşyanın tekrar eski kararlılığına dönüşü, yeknesak istimrar ardından ülfet, ünsiyetbunu takip eden rahatlık ve tekrar gaflet.

Halbuki bu kadar kararlılık ve yeknesaklık içinde büyük bir belirsizlik var: ÖLÜM. Ne zaman neredegeleceği belli değil. "Daha dün beraber gülüp oynamıştık." türünden çok cümleleri geride bırakıp göçenlervar. Belki de ölümün bize bu kadar soğuk gelmesinin sebeplerinden biri, belirsiz oluşu. O yüzden onu hiç hatırlamakistemiyoruz. Tepemizde her an damlama ihtimali olan ve bir damlanın beklemeyi sona erdireceği ölüm, yeknesak istimrarıngafletini darmadağın ediyor. Yeknesak ve süreklilik rahatlığı, rahat gafleti netice veriyor. Yeknesak istimrarınsonucu olarak gaflete düşmemenin çare ise ölümü sık hatırlamak.