Tecerrüd

Üç yaşındaki bir çocuğa "Türkiye kalem ve kılıç üzerinde durmaktadır." derseniz onun körpedimağında altında büyük bir kalem ve büyük bir kılıcın olduğu Türkiye imajı oluşacaktır. Yine bu yaşlarda birçocuğa insanoğlu, hayvanlar alemi, bitki gibi kavramlardan bahsettiğinizde, bunları çevresindeki bir varlıklairtibatlandıracak ve onun aleminde insan anne veya babasının adı, hayvan ise evdeki kedinin adı olacaktır. Zihnimelekelerin gelişiminde müşahhastan mücerrede,-günümüzde sık kullanılan ifadesi ile-somuttan soyuta doğru bir gelişmeolacaktır. "Soyut düşünme" insanın en önemli ayrıcalıklarından olmalıdır. Sanatta, edebiyatta muhteşemeserler ortaya koyduğu gözlenen nev’imize bu özelliğin bahşedilmesi, belki "soyut düşünme" kabiliyetininverilmesi ile birlikte olmuştur. Beş, altı yaşlarına doğru gelişen bu meleke insanın kavrama, idrak etme kabiliyetiniçok üstlere taşıyacak ve düşünce kapsamını genişletecek, hayat yolculuğunun ruhunda verdiği şekillerle kemale doğruilerleyecektir.

Psikoz olarak adlandırılan ağır psikiyatrik hastalıkların pek çoğunda "soyut düşünme"melekesi bozulmuştur. Psikiyatrik muayene esnasında bu hastaların "soyut düşünce" melekelerini değerlendirmekamacıyla atasözleri sorulur. Genellikle mecazi ifadeler kullanılan atasözleri ancak mücerred kavramları idrakedebilenlerce, yani "soyut düşünebilen"lerce anlaşılabilmektedir. En sık görülen psikiyatrik hastalıklardanbiri olan şizofreni hastalarının büyük çoğunluğunda bu özellik kaybolmuştur. Böyle bir hastaya "Damlayadamlaya göl olur." sözünden ne anladığı sorulsa; bir yere küçük su damlarının sürekli damlaması ile orada göloluşacağını ifade edecek ve bu sözün ifade ettiği başka bir anlam olmadığını anlatacaktır. "Bir elin nesivar, iki elin sesi var." sözü iki adet el olduğunda bunlardan ses çıkacağı şeklinde algılanacaktır. Dahabunlar gibi pek çok misalde hasta kavramları somutlaştırır, yani müşahhas hale getirerek belli kalıplar içindekavramları anlamaya çalışır. Oysa insan ruhu yalnızca kalıplar içindeki kavramların ifade ettiklerine merci olacaközelliklerle değil, çok daha üst düzey özelliklerle donatılmıştır. Bir psikoz hastası ile sanat ve edebiyat dehasıarasındaki en önemli farklardan biri, belki psikoz hastasının soyut düşünemeyişidir. Mecaz, mücerretlikle birlikteolan ve engin bir ifade hürriyeti sağlayan anlatım şeklidir. Ruhun derinliklerinde, manaların serbestlik içindekiahengi, kavramların kalıplardan kurtulması engin bir ifade hürriyeti sağlar. "İnsan" dediğinizde ana rahminehenüz yerleşmemiş küçücük bir toptan ihtiyaçlarını ağlamakla ancak ifade edebilen bir bebeğe; bilimde, sanatta,edebiyatta şaheserlerin sahibi olanlara, evliya, asfiya ve enbiyaya ve zirvede Peygamberimize (a.s.m.) kadar bütünkavramları kuşatır. Aynı şekilde "hayvan" kavramı irili-ufaklı milyarlarca varlığı, "bitki"kavramı çeşit çeşit milyarlarca türü içine alır. "Soyut ifade" büyük bir anlatım kolaylığı sağlar.Tek kelime, geniş bir mana alemini kuşatır.

Yaş ve kuru ne varsa hepsini ifade ettiği bildirilen Kur’an, Kainat Kitabı’nın bir fihristesi olduğu vebütününü ihata ettiği için mecaz ve teşbihler oldukça fazla kullanılmıştır. İnsandaki "soyut düşünce",mücerredi kavrama melekesi ve Kur’an bu tarz ifadeleri, insana yönelik, ona hitap eden bir kitap olduğunun en açıkdelili olmalıdır.

Kur’an’ın bu anlatım şekli tercüme ettiği Kainat Kitabı’ında da gözlenir. Varlıkların sınıflanabilmesi,türler şeklinde ifade edilebilmesi, temeldeki "tecerrüd" yani soyutlaşma, şahsiyetten, ferdiyetten sıyrılıpbütünde kaybolma sırrından kaynaklanır. Bütünde kaybolmanın en yakın örneği bedenimiz ve ahenkle onda vazife yapanazalardır. Ahmet, Hasan, Ayşe, Zeynep gibi pek çok farklı isimlerle tanıdığımız şahıslar, hafızamızda bir bütünhalinde yer almaktadır. İstisnalar dışında bunlardan hiç birinin kulağı, gözü eli… ayrı bir kavram olarak hafızamızdakaydedilmez, hepsi o şahsı ifade eden bütünün bir parçası ve o bütün içinde varlığını bulmuş, kendi şahsiyetinisilmiştir. İnsan nev’indeki bu fiil ihlasın en önemli unsurlarındandır ve nihayetinde "hiç"i"hep"e dönüştüren bir sırdır. Bir buz parçası gibi olan benliğini cemaat havuzunda eriten cemaate dönüşür,ümmet havuzunda eriten ümmetleşir. "Tecerrüd" bir anlamıyla maddeden sıyrılıp manaya dönüşmek ve kayıtlardankurtulup sınırsızlığa ulaşmaktır.

Bu, aslında öze dönüştür. Çünkü kudretin varlıklara irtibat yerine doğru ilerledikçe varlıklarsoyutlaşır, şahsiyetlerinden sıyrılıp mücerred bir mahiyet, soyut bir kavram haline dönüşürler. Soyutkavramlar,-mesela yukarıda sıraladığımız "insan", "hayvan", "bitki", "balık"gibi-ilgili olduğu büyük-küçük bütün unsurları bölünmeden, azalmadan kuşatır, hepsi ile alakalı olur. Görüntüdekişahsiyetler varlıkların gerisindeki bütünlüğü, soyutluğu sınırlayamaz. Bu Kainat Kitabı’nın muhteşem bir anlatımı,kalbi dalgalandıracak güzellikte bir ifadesidir Kudret. Varlıklar Kitabı’nı hikmetle ifade ederken bu soyutluktankaynaklanan sınırsız bir kolaylık vardır. "Varlıklar", en soyut ve en genel kavramken "canlılar"ve "cansızlar" diye başlayan türlerin en alt sınıflarına kadar uzanan "mücerred" ve "müşahhas"ıniç içe olduğu bir ifade bütünüdür. Bütün bu ifadeler "yaratılanlar" ya da "mahlukat" şeklindemücerred tek kavrama dönüşür, yani "tecerrüd" sırrı zirveye ulaşır. Bu sırla tekin ve çoğun yaratılmasıbirdir. Vahdet ve kesret birleşir. Kavramlar arasında yalnızca "Yaratan" ve "yaratılanlar" şeklindebir ayrım vardır. Diğer ayrımlar ise yaratılanların arasındadır.