Mukabele

Özellikle Ramazan aylarının pek hoş bir geleneğidir mukabele. Bir halka-i zikir misali halka tutaninsanlar, göz, ağız kasları gibi beden azalarının sırlı, muhteşem ahengi ile okuyanın ağzından oluk oluk dökülenilahi kelama karşı kalp kaselerini tutarak büyük bir inşiraha uğrarlar. Merkezden halkaya doğru bir mesaj ve bununhalkada makes bulması gerçeği yaşanır. Hızlı bir intikal ile çekirdeğe mukabil elektronlar, tohuma mukabil meyveler,güneşe mukabil gezegenler, Kâbe’den yükselen ezan sesine mukabil dünyanın dört bir yanında halka tutmuş müezzinlerinmağara misaliağızları ve Asr-ı Saadet’ten yükselen ilahi mesaja mukabil Hz. Adem’den günümüze milyarlarca İslamtoplumu zihne gelir. Aslında kainatta muhteşem bir mukabele sırrı yaşanmaktadır. Her sabah güneşin doğuşu ile bu sırbiraz daha ayanlaşır. Her bir bitki, meyve, özenle hazırlanmış manzaralar, güzel taşlarla süslenmiş rengarenkelbiseler güneşe mukabil olmakla güzelliklerini yansıtırlar. Bir ayçiçek tarlasında ise bu mukabele sırrı açıkbir suretle gözükür ve latif bir sıcaklık yaşanır.

Hayatın bu gerçekleri bütün varlıklarda bir yansıtma, ayinelik özelliğinin dersini verir. Yansıtmaayinenin kabiliyetine göredir. Ortaya bir güzel buket hazırladığımızı ve bunun etrafında sırtları bukete dönükşekilde bir insan halkası oluşturduğumuzu düşünelim. Her birinin eline bir dikiz aynası verdiğimizi ve insanlarınbuketi bu dikiz aynasından görebildiğini farz edelim. Her birinin aynası renk ve özellik olarak faklı olsun. Her biraynada farklı bir tümseklik veya konkavlık, kimini kırmızı, kimini yeşil, kimini mavi, her birini farklı renk vetonlarda kabul edelim. Bukete mukabil tutulan her bir ayna kendi özellikleriyle bağlantılı şekilde buketin güzellikleriniyansıtacaktır. Bu durumda buketi izleyenin düşeceği en büyük yanılgı, gerçek buketi izliyor olduğu zannına kapılmasıdır.Buketi bir dikiz aynasından izliyor olduğunu unutacak kadar kendini kaptırıp, aynanın kendi özelliklerinden dolayıbuketin görüntüsünde oluşturduğu farklılıklar gözardı edilir ve görüntü gerçek bukete dönüşür. Buketi ennet şekliyle ancak şeffaf, renksiz ve konkavlık ya da tümsekliği olmayan bir ayna yansıtacaktır.

Platon’un "mağara benzetmesi" böyle bir hakikati ifade etmektedir. Yeraltında bir mağarada sırtlarımağaranın girişine dönük insanlar hayal edilir. Elleri ve ayakları bağlı olduğundan yalnızca mağaranın duvarınıgörebilirler ve arkalarında da yüksek bir duvar vardır. Duvarın arkasında insana benzer görüntüler davarın üzerindebazı cisimleri tutmaktadır. Arkada yanan bir ateş duvarın üstündeki bu cisimlerin gölgesini mağaranın duvarına yansıtır.Mağaradakilerin gördüğü tek şey bir gölge tiyatrosudur. Doğduklarından beri başka bir şey görmediklerindenvarolan tek şeyin gölgeler olduğunu sanırlar. Bunlardan biri gölgelerin nereden geldiğini sormakla zincirlerinikoparmayı başarır. Arkasına dönüp duvar üstündeki cisimleri ve güçlü ışığı görür. Keskin hatlı cisimler şaşırtıcıdır,çünkü daha önce yalnızca gölgelerini görmüştür. Sonra mağaranın dışına çıkar. Gözleri daha da kamaşır,biraz sonra her şeyin ne kadar güzel olduğunu görür ve şaşkınlığa uğrar. Hayatında ilk kez renkleri ve keskinhatları görmektedir. Mağaradaki cisimlerin bunların kötü bir kopyası olduğunu anlar. Sonra tüm bu hayvan ve çiçeklerinnereden geldiğini merak edecek ve gökyüzündeki Güneş’e bakıp-mağarada gölgeleri görmesini sağlayan ateş gibi-tümçiçeklere ve hayvanlara hayat veren şeyin Güneş olduğunu düşünür.

Bu şahıs halinden son derece memnun ve kazandığı özgürlüğün tadını çıkarabilecek konumda iken,mağaradakileri düşünerek geri döner. Onları, duvarda gördükleri gölgelerin gerçek şeylerin yalnızca birerbenzetmesi olduğuna ikna etmeye çalışır. Ona kimse inanmaz. Duvarda gördükleri şeylerin varolan şeyler olduğunu söylerler.Sonunda onu bir güzel döverler.

Duvarın gerisindeki ateş ve gölgeler, güneş ve bitkiler, hayvanlar mukabele sırrının farklımisalleridir. Bu misallerle dünya mağarasının duvarı olan zemin yüzüne bakıldığında sivrisineğin,denizdeki balığın,ceylanın, sevgilinin gözlerinde ve kameraların objektiflerinde yansıyan bir basar hakikati ve Basîr görülür. Bütünişiten kulaklarda, elektronik alıcılarda mutlak bir yansıma gerçeği ve Sani’i idrak edilir. Evet, gördüğümüz herşey, her sıfat, her güzellik Esmâ’ya mukabil birer gölgedir, birer numunedir. Asıllardan ve menba’lardan ise Miraç ilezincirlerini kırmış bir Arzlı (a.s.m.) haber vermektedir. "Kab-ı Kavseyn" gerçeği ile mukabele sırrınızirvede yaşamış, pürüzsüz, şeffaf, eğimsiz, bir ayna olan Arzlı (a.s.m)…