Kitab-ı Mübin

Çevremizle, varlıklarla olan bağlantımız genellikle algılarımızın çizdiği sınır dahilindedir.Her sabah kalktığımızda yatağımız, odamızdaki eşyalar, binamız, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz aynı yerindedir.Şekillerinde bir değişiklik olmamıştır. Alışık olduğumuz bir sabitlikleri vardır. Bu sabitlik görüntüsü ile eşyanıngeçmişte, başlangıçta yaratılıp kanunların emrine verildiği bir mekanik işleyişin var olduğu yanılgısına düşerizhep. Algılarımız sınırlıdır, çünkü. Algılarımızın sınırları genişledikçe, iç alemimizde anlamları da değişir.Mikroskop, cansız gördüğümüz duvar üzerinde binlerce canlının varlığını ortaya çıkardı. Teleskop, merkezdeolduğu zannedilen Dünyanın, milyarlarca yıldız, gezegen ve galaksi ortasında küçücük kalan; kendi etrafında ve güneşetrafında dönen ve Vega burcuna doğru hareket halinde olan Samanyolu Galaksisi içinde bir gezegencik olduğunu açığaçıkardı; aslında bu, eşyanın sabitliğine vurulan ilk darbe idi. En sabit zannettiğimiz taşlar bile dünya ilebirlikte spiral, eliptik, helezonik gibi çok girift bir hareket halinde idiler. Ancak hareketleri biz de yaptığımız içinçevremizi sabit algılıyorduk. Hareketli dediğimiz varlıklar ise bütün bu karmaşık hareketlilik içinde bize nispetenfarklı hareketleri olduğu için öyle algılanıyordu.

Bu durum "izafiyet" kavramını ruh alemimize taşıdı. Sabitlikler ve hareketlilikler izafiydi,bize nispeten belirlenen ifadelerdi. Bu kadar girift hareketleri olan gezegen içinde, mutlak anlamda sabit hiçbir şeyyoktu. Quantum fiziği ile de "küçük yapı taşları bir araya gelerek bütünü teşkil eder" anlayışı yıkıldı.Yapının taşlarını bulmak için yapılan kazılarda, her taş bir yapı olarak karşımıza çıktı. Belirsizlik, kaos,aynı anda farklı halleri bir arada gösterebilme, gözlemciye göre şekillenen gerçek gibi kavramların şekillendirdiğibir yapı taşı alemi, taş ve yapı ilişkisini de alt-üst etti. Bu yeni bakışla kainatı, varlığımızı, hayatı algılayışımızçok değişti. Artık, indeterminizm, determinizmin yerini almaya başladı. Sebep-sonuç ilişkisi içinde algılanan elmanınağaca nispeti, düşen cismin çekim kuvvetine hamli, kuvvetlerin eşyayı çekip çevirdiği kainat anlayışı, bu özelliklerindençok farklı algılanıyordu. Yeni kainat anlayışında Kur’an ve onun terimleri, Risale-i Nur’un asra bakan Kur’an açıklamalarıdaha net anlaşılmaya başlandı. Evet, yeni bakışla gözlediğimiz kainat, zamanın idrakinden aciz olduğumuz çok küçükdilimlerinde, her an ve sürekli olarak varlığa çıkan ve bir sonraki bir önceki ile uyumlu ve onun devamı olduğuizlenimi veren tablolara dönüşmüştü.

Kitab-ı Mübin, bu yeni anlayış ile bakıldığında, hadsiz ihtimaller ortasında tereddüt halindekizerrelerin; "hem var, hem yok," "hem dalga, hem tanecik" oldukları, belirsizlik ve kaos olarak algıladığımızimkânlar dairesinden muhteşem bir kudret ile şuur sahibi gözlemciler ve en ince ayrıntılara nüfuz eden Gözlemci’ninnazarına sunulduğu anda, işleyen kurallardır. Quantum mekanikçilerinin "dalga işlevinin çöküşü" olarakadlandırdıkları, akıllara durgunluk veren ve her saniyede milyarlarca kez tekrar eden yeni bir tablo oluşum anınınkitabıdır. Her bir anda yeniden yazılan sayfanın şekillenmesinde kudret kaleminin işleyişi, yeni tabloda fırçanınahenkle hareketidir. Zaman durdurularak bakılsa, imkândan vücuba bu muhteşem anda İmam-ı Mübin’in kuralları ve o andaşuur ve ihtiyar sahipleri adedince meyiller, cüzi ihtiyarlar bir arada ele alındıktan sonra yeni bir tablo şekillenecek,Kudret Kalemi yeni sayfayı yazacaktır. Bu yazışın kuralları, bu sayfadaki kalemin cızırtıları, fırça darbelerialemimize Kitab-ı Mübin manası ile ulaşacaktır.