Kanunlar…

Bilimde, sosyal hayatta, hukukta, hayatın her alanında belirli kurallar, daha genel ifadesi ile kanunlarvar. Kurallar ya da kanunların en belirgin özelliği ilgili olduğu alanın tümünü içine alıp, her tarafında geçerliolması. Bu alanın içinde bulunanların hepsine eşit muamele etmesi. Makamına, mevkiine, konumuna, gelir düzeyinebakmaksızın bütün fertleri aynı tarzda etkisi altına alması. Zaman içinde değişmemesi, fertlerin işleyeceğindenşüphe etmeyeceği ve tavırlarını ona göre ayarlayacağı netlik içinde olması.

Aslında kainat bu türden kuralların ya da kanunların varlıklar diliyle ifade edildiği bir kitap.Bilimlerin görevi ise varlıkların dilini insanlığın diline çevirmek. Gözlem aslında varlıklar dilinin gramer yapısını,anlatım şeklini çözmeye yönelik bir fiil. Varlıkların dilinde, eşyanın zaman içinde sergilediği tavırlarda bir düzen,bir tarz, bir intizam var. Bilimler, bu düzen, tarz ve intizamın özelliklerini belirleyip yani kuralları ortaya çıkarıp,gelecekle ilgili çıkarımlarda bulunup, tavırları ona göre belirlemek beklentisinden ortaya çıkmış olmalı. Bu,genel yetenek imtihanlarında ard arda sıralanmış beş altı sayıdan sonra hangi sayının geleceğini veya birkaç şekildensonra hangi şeklin geleceğini bulmak gibi bir fiil. İlk iki rakam arasında pek çok ilişki kurabilirsiniz ve her ilişkiiçin sorulan rakamla ilgili farklı bir çözüm ortaya çıkar. Yani çözüme net olarak ulaşamamış, önünüzü aydınlatamamışsınızdır.Sayı yada şekil adedi arttıkça arada kurulabilecek ve hepsini içine alacak ilişki sayısı azalır ve nihayet yeterlisayı ve şekil olduğunda tek ilişki kalır ve en son sayı ve şekilden sonra gelecek olan, artık net olarak belirlenir.Bilim ve varlıklar arasındaki durum da özünde buna çok yakındır. Gözlemler iki sayı arasında ilişki kurma fiiligibidir ve sayısı arttıkça ilişkiler daha netleşir ve müstakbel zamana yönelik çıkarımlar ve yorumlar dahaberraklaşır ve insan geleceğin net olarak bilinmesinden büyük bir rahatlık hisseder. Çünkü insan fıtraten kararlılık,belirlilik, netlik arayan bir özelliktedir. Genel yetenek sınavındaki soruyu çözmeye çalışan öğrencinin çözümübulduğundaki rahatlığını hep yaşamak ister. Oysa ne sınav ne de kainat her zaman insanın bu anlayışına cevapvermezler. Sayılar arasındaki ilişkiyi bulmuş ve bir sonraki rakamın ne olacağını netleştirmiş bir öğrencinin burahat ve sevinçli hali, cevap anahtarına baktığında farklı bir çözüm görünce bir anda tersine dönebilir. Artıkyapması gereken, sayı ya da şekli de içine alacak şekilde yeni ilişkinin kurulmasıdır. Bilinmesi gereken, her bulunansayı ve rakamın bir tahminden öteye geçemeyeceği ve bizim bulduğumuz ilişkinin bir sonra gelecek sayı ya da şekil üzerindeherhangi bir yaptırımının olmadığıdır. Bilim adamı, bilim ile kainat, varlıklar arasında da sürekli, bir sonrakisayıyı ya da şekli bulmak problemi ile yüz yüze olan öğrencinin durumuna benzer bir ilişki vardır. Varlıkları gözleyenbilim adamı gözlem sayısını arttırdıkça daha netleştirdiği bağlantı kurallarını oluşturur ve bunu farklızamanlarda, farklı mekânlarda, farklı durumlarda dener. Hepsinde geçerli olduğunu görünce bir "kanun" olarakifade eder. Artık geleceğe dair bütün tavırlarını bu kanuna göre belirler. Artık, "bir sonraki anda ortaya çıkacakdurum, kanuna uygun olmalıdır." Buradaki "olmalıdır" hükmü bir tahmini değil, zorunluluğu ifade eder.Oysa, bilim adamının yaptığı, sayılar arasındaki ilişkiyi yakalamaya çalışan öğrencinin yaptığından-özüitibarı ile-farklı değildir. Yani pasif konumdadır ve sadece önüne konanı gözler, her an cevap anahtarında bulduğucevaptan farklı bir çözümle karşılaşabilir ve böyle bir durumda yapması gereken, cevabı inkâr değil; bulduğu ilişkileriya da kanunları yeni duruma göre tekrar düzenlemektir. Bilim adamı ve varlıklar arasındaki bu macera, insanlık vebilim tarihi boyunca devam etmiştir ve kıyamete kadar da devam edeceğe benzemektedir.

Bu münasebet aslında hikmet aleminin önemli bir parçasıdır. Akıl ve insanlık şahs-ı manevisinin aklıolarak algılayabildiğimiz bilim, bu kanunların keşfi ile Yaratıcı’nın kainat tarzında yazdığı kitabın dilini çözmektedirler.Halık-ı Kainat’ın vehmi bazı kabiliyetlerle donatıp yarattığı insanın varlıklar aleminde farazi bir mücadele ve mülkaleminin çarkları ortasında ayakta kalma savaşı veriyormuş gibi hissetmesine zemin hazırlaması bir maksada yönelikolmalıdır. Bu maksat ise insanı varlıklara muhatap edip, varlıkların insanın iç aleminde manaya dönüşeceği birzemin hazırlamak olmalıdır. İnsan ve diğer varlıkların zaman sahifesindeki dizilişi arasındaki ilişki genellikleinsanın beklentileri ve çözümü doğrultusunda tecelli eder. İnsan, çoğunlukla bir sonraki sayı ya da şekli bulan vebulduğu cevabın anahtardaki ile aynı olduğunu gören öğrencinin rahatlığını yaşar. Daha sonra garip bir vehimlevarlıklara hükmettiğini ve istediği gibi yönlendirebileceğini zanneder. Halbuki yaptığı tek şey Kainat KitabıYazarı’nın üslûbunu anlamış olmaktan ibarettir. Okuyucular yazarın üslûbunu bilirler, ancak yazar her zaman bu üslûplayazmak zorunda değildir.

Kainat Kitabı’nda, Yazar’ın üslûbunun bilinmesi ve bunun kanunlar şeklinde ifade edilmesi insan fıtratınaçok uygundur ve hikmet gereğidir. Çünkü fıtrat, belirlilik, kararlılık, intizam ister ve Yaratıcı’yı bu ilişkilerağından ortaya çıkacak hükümlerle tanıyabilecek bir teçhizatla donatılmıştır. İnsanın sosyal problemlerinin önemlibir bölümü beşerî ve hukukî kanunların zamana, zemine, şahsa göre farklılık arz etmesi ya da farklı şekillerdekullanılmasından kaynaklanır. Oysa, Kainat Kitabı’na muhatap olan insan ve bilim adamı, güneşin saat kaçta nereden doğacağını,suyun 100 °C’de kaynayacağını, bıraktığı şeyin düşeceğini, belli miktar radyoaktif madde bir araya gelmedikçe bumaddelerin atom bombası şeklinde patlamayacağını bilmenin rahatlığını yaşar. Buradaki önemli nokta"bilmek" kavramının sadece bir tahmini ifade ettiğinin farkında olmak, varlıkların her zaman bilgimiz doğrultusundahareket etmeyeceğini kabul etmek, önümüze çıkabilecek sürprizlere kemal-i rıza ile boyun eğebilmektir. Bu idrakleinsan, her yerde geçerli, her tür insan için eşit işleyen ve zamanla değişime uğramayacağına inandığı birkanunlar aleminde yaşamanın büyük rahatlığını hisseder.

İşte varlıklar aleminde hikmetle işleyişler, hep iyiye, güzele, kemale doğru meyil yaratılışımızdaolan ilişkiler ile Rabb’imizi tanımaya en uygun durumdur. Kainat Kitabıyla, varlıklar diliyle, zerrat kalemiyle Sâni-i Zülcemalkendini ifade ederken zerrelerin işleyişinde de bizim idrakimize uygun ifade şeklini ve kanunları varlıklar içinegizlemiştir. Zerrelerin hareketinde de bir hikmet olduğunu ve bir halden diğer hale geçişlerinde, sürekli titreşim vecanhıraş gayretlerinde bir maksat olduğunu, zaman sahifesi üzerinde yazılışlarında ard arda gelişlerin ilişkilendirilmesindendoğan kanunlar bize ifade eder. Zerrelerin hareketinde "kanun-u Rububiyetin", "kanun-u Keremin","kanun-u Tahsin ve Cemalin", "kanun-u Rahmetin", "kanun-u Hikmetin", "kanun-u Adlin","kanun-u İlm-i muhîtin" ucu görünür.