İtaat

Kainatta her hadise, en küçüğünden en büyüğüne bir maksat, hikmet ve hedefe yönelik olarak cereyanediyor olmalı. Varlıkların hal lisanı bunu bize anlatıyor, gösteriyor. Erkeklerin yaşadığı en iz bırakıcıolaylardan biri olan askerlik; bayanların aile düzeni içinde eşleriyle; iş düzeni içinde çalışanlarınidarecileriyle; çocukların anne-babalarıyla münasebetlerinde yaşadıkları itaat, eşyanın derinliklerindeki bir sırrıöğretir aslında. Bu, günlük hayatta, saydığımız örneklerde çok belirgin gözlenen bir sırdır ve daha sayamadığımızpek çok örnekle itaat sırrı insanlara ders verilir. Askerlik yapmanın, bir düzen içinde çalışmanın, evliliğin,toplu taşıma araçlarında uyulan kuralların insan hayatındaki en önemli yeri itaat sırrının mülk dairesinde yaşanmasıdır.İtaat sırrının işleri kolaylaştırdığı, toplu halde yaşamaya başlayan sosyal insanın keşfettiği en çarpıcıgerçeklerden olsa gerek; her bireyin işini bildiği ve verilen emirler doğrultusunda hareket ettiği bir ortamda işleraksamadan yürüyecek ve işin boyutuna bakılmaksızın büyük-küçük her iş aynı kolaylıkla yürütülebilecektir.Aynı eğitimi almış ve benzer komutlarla hareket eden bir takımın idaresi ile bir ordunun idaresi aynı kolaylıktaolacaktır. Günümüzde aynı eğitimi almış olmak ve benzer komutlarla hareket etmek "sistem" içinde yer almakşeklinde ifade ediliyor. "Kurulmuş bir sistem" varsa işler artık kolaylaşmıştır, küçük-büyük bütünbirimler aynı tarzda hareket ettiği için organizasyon ne kadar büyürse büyüsün aksaklık yaşanmayacaktır. Eğitim,organizasyon ve disiplin bu aksaksız işleyişin en temel basamakları olarak sosyal hayatımıza girmiştir. Bunlarınbizim alemimizde, yani mülk aleminde yaşanmasının en önemli hikmeti Rububiyeti ders vermek, melekut boyutunda yani varlıklarınRabb’lerine bakan yönünde işleyen itaat sırrı ve bununla hilkatteki suhuletin yani yaratılıştaki kolaylığınidrakine zemin hazırlamaktır. Eşyanın gerisinde, Yaratıcı’ya bakan yönündeki melekler tam bir itaat hali sergiliyorolmalı. Çünkü, zerreden güneşe bütün varlıkların uyumlu hareketinde, birbirlerine bağlı olmalarına rağmenaksaklık yaşanmaması mutlak bir itaatin varlığı ile ancak mümkün olabilir. Eşyanın yaratılışının bu tarzınıidrakte alemimize çeşitli tarzlarda açılan en önemli sırlardandır itaat. Benliğin kudrete ayineliğinde günlük yaşantıdakavradığımız "itaat", işlerin yolunda gitmesi, zamanında ve aksaksız yürümesi için önemli bir şartolarak iç alemimizde şekillenir. İkinci basamakta kainat genişliğinde, sınırlarını ve sayısını bilemediğimizvarlıkların şu anki düzeni için mutlak itaatin var olması gerektiği sonucuna ulaşırız. Kudretin varlıklaranisbeti, yani onlarla bağlantısında işleyen önemli kanunlardandır itaat. Mülk boyutunda, inşa dairesinde kemal noktasınadoğru seyahati gözlenen varlıklar, bu seyahatte bir meyil, bir incizap, bir ihtiyaç ve bir iştiyak halindedir. Yanicanla-başla o kemal noktasına koşuyor gibi bir hal sergilerler. Tohum ağaç olmak için kayaları parçalar, bebek dünyayagelmek için anneyi sancılar içinde kıvrandıracak kadar ortalığı velveleye verir, öğrenci okulu bitirmek içingecesini gündüzüne katar ve gökcisimlerinde Vega Burcu’na doğru süratli bir hareket gözlenir. Bir meyille başlayan buyolculukta meyilin şiddetlenmesi ile ihtiyaç, ihtiyaç şiddetlenince şiddetli bir arzu yani iştiyak, bu arzunun şiddetlenmesiile de karşı konulamaz bir cazibe yani incizap ortaya çıkar. Mide ve gıda arasında bu yolculuğun safhaları ve kemalnoktasına mide ve gıdanın buluşması ile ulaşılması, her gün hepimizin yaşadığı bir tecrübedir. Eşyanın okemal anına çok yaklaştığı, karşı konulmaz cazibe noktasına geldiği anda önüne geçmek artık mümkün olmaz.Çünkü artık emir kesinleşmiştir, mutlak itaat gereklidir. Buz olma yolundaki suyun, 0 °C’ye ulaştığı an yani"katılaş" emrini aldığı an demir de önünde duramaz, onu da parçalar. Evet, kemal noktasına doğru inşaboyutunda ilerleyen varlıkların bu halleri bir itaati, dolayısı ile bir yerlerden emir aldıklarını gösterir. Buemirler bütününün adı olan "evamir-i tekviniye" mülk dairesinde bu mutlak itaatte gözlenir.

Zerreler varlık aleminin belki de melekût boyutuna en yakın uçlarıdır. Henüz binlerce, milyonlarcaihtimal arasında tereddütlü iken, yani mümkinat dairesinde iken kayıtla vücuda girdiği anda kemaline ulaşır. Yani"ol" emrini alır ve varlık şekline bürünür ve bütün varlıklar alemini oluşturan zerrelerin itaati birnefer gibi olan tek zerrenin itaati gibidir.

Çünkü itaat sırrı kudretin varlığa erişiminde işleyen bir kanundur ve her yerde geçerlidir. Hadsizihtimallerden tek ve Yaratıcı’nın arzusu doğrultusunda olanına uygun şekil alırlar. Bu makro alemde, mülk boyutundavarlıkların belli bir yöne meyli, ihtiyaç şeklinde gözlenir.

Tekvini emirler karşısında varlıkların tavrı mutlak itaattir. Bu da eşyanın pek çok özelliklerindegözlenir. Kelami emirler ise farazi ve cüz’i ihtiyar sahiplerine yönelik olduğu için itaat ihtiyaridir. Tercih,cezbedici bir unsur olmaksızın, tercih ettirici bir sebep olmaksızın gerçekleşir, yani "tercih bila müreccih"şeklindedir. Ancak Yaratan arzularını Kur’an-ı Kerim ve Resulullah (a.s.m) vasıtası ile bildirmiş ve itaat istemiştir.İrade ile gerçekleşen bu itaat ise insanı varlıkların en üstünü konumuna getirmektedir. Yaratıcı’nın arzularınazıt olduğuna inandığı emirlere itaatsizlik de iradi itaatin bir parçası olsa gerektir. "Allah yolundacihad", "sivil itaatsizlik" gibi kavramlarda bu çerçevede şekillenmeli ve bu doğrultuda oluşmalıdır.