İnşa

Termodinamik adlı bir bilim dalı, "entropi" denen bir kavramdan bahseder. Entropi, maksimum düzensizlik,minimum enerji şeklinde özetlenir. Yani varlıkların özünde, mümkün olan en az miktarda enerjiyi harcamak, bunu başarabilmekiçin de düzenden düzensizliğe yönelmek meyli vardır. Kum taneleri toplanarak tepeleri teşkil etmez. Aksine tepeler küçülmeye,kayalar kuma dönüşmeye meyillidir. Sıcak-soğuk yönünde akış olur. Sular aşağı akar, zaman eşyayı yıpratır.Hayatımıza girmiş bu türden pek çok kural vardır.

Ancak ana rahmindeki hücre, toprağa atılan çekirdek, şehirleri donatan binalar ve gökdelenler bukanunun zıddına hareket eder. Parçalanmak yerini bütünleşmeye, düzensizlik düzene bırakır, enerji gerekli yerlerdeisrafsız bir şekilde harcanmaktadır. Dünyanın dört bir yanına dağılmış sodyum, potasyum, kalsiyum gibi mineralleradeta tayin edilmiş bir yolu takip edercesine, bir adrese doğru gidiyormuşçasına bu kadar karmaşa ve düzensizlikengellerini aşarak bir bitki, bir hayvan ve nihayet bir insan düzenliliğinde birleşirler. Hayatı entropiye karşıkoyabilme gücü olarak tarif edenler de vardır.

Bu hadisenin dıştan görünüşü zerrelerin, minerallerin sakinlerini teşkil ettiği büyük bir şehrinkalabalığına dıştan bakmak gibidir. Eminönü Meydanına işe gidiş ve dönüş saatlerinde yukarıdan baktığımızıbir düşünelim. Vapurdan, otobüsten, tramvaydan inenler, birinden inip diğerine koşturanlar, izdiham, kalabalık… Amabir saat sonra şehrin farklı yerlerinden gelenlerle de işyerinde birleşilip o gün işyeri yeniden inşa edilmiştir.Zerreler şehrinin koşuşturması ise günlük değil anlıktır. Her an yeni bir inşa ve anlık tabloların art arda gelişindebir tekamül gözlenir. Zigot, kamil bir insana yönelişin; tohum, müzeyyen bir ağacın; yumurta, rengarenk bir tavus kuşununbaşlangıç noktası, o kemale yönelmiş fiili bir duadır. Her an papatyalar, gergedanlar, yavrular, olgunluk noktasına yönelmişinsanlar inşa edilir. İnşa edilen her binada sürekli yenilenme ve tamir, işler aksamaksızın devam eder.

Şehrin insanları her sabah bir maksada yönelik, işe gitmek üzere yola çıkarlar; bir düzenin gereğiolarak vaktinde gelen vasıtalara binerek hikmetin göstergesi olacak işlerini yerine getirmek üzere işyerlerine giderlerve hayat o gün yeni bir sayfa olacak şekilde yeniden inşa edilir. Güneşin doğuşu, galaksinin hareketleri, yumurtalarınçatlaması, çiçeğe konan arılar bu inşa gerçeğini şekillendiren farklı farklı sayfalardır.

Hayat entropiye meydan okuyan, suları tersine akıtan ve her bir inşa anında farklı manzaraları, farklıduyguları, farklı açılımları beraberinde getiren bir sırdır. İnşa gerçeğinin en muhteşem eseri, aynı zamanda inşanınharcıdır.

Şehrin insanlarında bir akıl, irade, maksat, hedefe yöneliş gözlenir. Belli bir maksat, hikmetli sonuçlariçin şuur, iradenin gerekliliği gözlenmektedir.

Oysa zerreler şehrinin sakinlerinde ve taşlar, çiçekler, hücreler, böcekler, galaksilerin hiçbirindeirade, şuur, kasıt emaresi yokken yaptıkları işler bir irade, şuur ve kastın ürünüdür. Çünkü inşada asırlardır,milyonlarca yıldır işleyen bir düzen, aksamayan bir organizasyon, şaşmayan bir ölçü vardır. Bu şuursuz varlıklarınişlerinde şehrin sakinlerinde gözlenen karışıklık da yoktur.