III. Masa “İnsanlık Tarihi ve Milliyet”


İnsanlık Tarihi ve Milliyet

1- Prof. Dr. Mehmet İpçioğlu (Oturum Başkanı)
2- Doç. Dr. Adem Ölmez (Sekreter)
3- Prof. Dr. Ergün Yıldırım
4- Doç. Dr Ahmet Yıldız
5- Doç. Dr. Tarık Nişancı
6- Doç. Dr. Bekir Berat Özipek
7- Dr. Cemil Ertem
8- Müfid Yüksel
9- Nimet Demir

1- Modern çağın seküler dini olarak milliyetçilik, millî bilince dayalı ulus toplumlar oluşturmuş, günümüzde ulus devlet formu BM düzenine temel alınmıştır.  Takva esaslı bir toplumsal tasavvura sahip olması beklenebilecek Müslüman toplumlar da bu düzenin parçası haline getirilmişlerdir. İki dünya savaşı ve küresel sömürgeciliğin motor gücünü oluşturan milliyetçilik, halen küresel çatışmaların da en önemli meşrûiyet çerçevesidir.

2- Milliyetçiliğin Müslüman tebayı da peşine takmasıyla Osmanlı devletinin çökme sürecine şahit olan Said Nursî, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin ulusal değil çoğulcu bir İslâmî aidiyet üzerine inşa edilmesi için büyük çaba göstermiştir.

3- Bediüzzaman Said Nursî, milliyet fikrini analitik bir şekilde değerlendirir. Milliyeti reddetmez, onun bir tür dayanışma ve aidiyet duygusu olarak varlığını tanır; ama milliyetçiliği kabul etmez. Müsbet ve menfi milliyet anlayışlarından söz eder, fakat “müsbet milliyetçilik” gibi bir ifade kullanmaz; dolayısıyla milliyetçiliğe meşrû bir zemin açmaz. Milliyet olgusundan milliyetçiliğin türetilmesini onaylamaz.

4- Bediüzzaman’ın getirdiği millet tanımı, Fransız ihtilâli ile gelişen modern seküler bir anlayış olmayıp, Selman-ı Farisinin  Selman ibni İslâm olarak kavranışını yansıtır.  Onun düşünce zemini  ittihad-ı İslâm anlayışıdır. Bu anlayışını adalet, merhamet ve şefkat ilkeleri üzerine oturtmaktadır.

5- Said Nursî, hayatı boyunca kavmiyetçiliğe karşı çıkmıştır. Said Nursî, Emevilerin Arap asabiyetine dayalı üstünlük iddiası yüzünden İslâmlaşma sürecini sekteye uğratmasını ve Şuubiyye hareketini tahrik etmesini hatırlatarak milliyetçiliğin adalet ilkesini yok ettiğini belirtir.

6- Bediüzzaman, farklı unsurların beraber yaşayabilmesi için, Frenk illeti olarak tanımladığı milliyetçiliğe karşı çıkar. Unsur olarak İslâmî aidiyeti yeterli görür. Ümmet içinde İslâm kardeşliğinin (revabıtı İslâmiyeyi) esas alınmasını ve parçalanmalara (tevaif-i mülüke) yol açacak durumlardan kaçınılması gerektiğini söyler. Adalet, şefkat ve merhamet ilkeleriyle bütün insanlığı içine alacak bir yapıyı önerir.

7- Ona göre kavimler insanların birbirlerini tanımaları ve yardımlaşabilmeleri için yaratılmıştır. Kavmi nitelikler tanımlayıcı değil tanıtıcı olabilir. Soya dayalı bir aidiyet inşası mümkün değildir; Çünkü insanların gerçek soylarını tesbit etmek, levh-i mahfuz açılsa ancak mümkün olabilir.

8- Modern bir kollektivite biçimi olarak millet, İslâm düşüncesi ile bütünleşecek bir şekilde çoğulculuk temelinde yorumlanır. Buna bağlı olarak kavmî, dinî ve mezhebî temsillere imkân veren çoğulcu beraber yaşama tasavvuruna yer verir. Millet kavramının modern yorumuna kısmî olarak İslâm’a hizmet etmesi ve sekülerliğe mesafeli olması çerçevesinde onay verir. Müsbet milliyet kavramı bunun ifadesi olarak okunabilir. Bediüzzaman, hamiyeti milliyeyi tabiî dayanışma duygusu içinde ele almaktadır. Buradan müsbet milliyetçilik sonucuna ulaşılması Bediüzzaman’ın fikirlerinin kritik yanlış yorumlarından biridir.

9- İnsanlık tarihi milliyetlerin tarihi değil, iman ve küfür mücadelelerinin tarihidir. Milliyetçilik iman değil küfrî geleneğin modern tezahürlerinden biridir.