II. Masa “Dünya Barışı ve Milliyet”


Dünya Barışı ve Milliyet

1- Prof. Dr. Ali Bakkal (Oturum Başkanı)
2- Sebahattin Yaşar (Sekreter)
3- Prof. Dr. Ertan Efegil
4- Prof. Dr. Ahmet Hamdi Aydın
5- Prof. Dr. Kayhan Mutlu
6- Yrd. Doç. Dr. Ömer Ergün
7- Dr. İntizam Seyda Durgun
8- Malik Atom
9- Murat Bayar

1- 1789 Fransız İhtilâlinden sonra dünyada gelişen milliyetçilik düşüncesinin, ulus devlet yapısı devam ettiği müddetçe ortadan kaldırılması mümkün değildir. Tarihî ve sosyolojik bir gerçeklik olan milliyetçiliği Bediüzzaman, müsbet ve menfi olmak üzere ikiye ayırmıştır. Esasen İslâmiyet milliyetini kabul eden Bediüzzaman, dünya ve insanlık barışının temini için, kitleler arası bağın ‘menfi fikr-i milliyet’ yerine, ‘müspet fikr-i milliyet’ fikrinin yerleştirilmesi gerektiğini ifade etmektedir.

2- Etnik köken de dahil olmak üzere farklılıklar bizatihi problem değildir. Problem olan, farklılıkların çıkar sebebi olarak kullanılması ve başkalarını tehdit unsuru olarak değerlendirilmesidir.

3- Irkçılık insan haklarına aykırı bir düşünce olduğu için, ırkçılıkla insan haklarının bir arada olmaları mümkün değildir. Onurlu bir hayat için insan haklarına ihtiyaç vardır. İnsani değerler ancak insan haklarının sağlandığı yerde gelişir. Irkçılık bencilliktir ve ayrımcılığa uğrayan kesimlerin mağduriyetine sebep olur.

4- Bediüzzaman, barışçıl yöntemlerle sorunların çözümünü önceleyen ‘müsbet hareket’i bir düstur olarak kabul etmiştir. Risale-i Nur Talebeleri hiçbir zaman teröre bulaşmadıkları gibi, asayişin temini için büyük gayret sarf etmişlerdir. Risale-i Nur, dahilde olduğu kadar uluslar arası platformda da barışın en güçlü referansıdır.

5- Bediüzzaman’a göre İslâmiyet, ‘insaniyet-i kübra’dır;  yani insanî değerlerin tümünü kapsamakta, insanlığın sulh ve huzurunu hedeflemektedir. İslâmiyet, Müslümanlar arasındaki bağı güçlendirmek için ‘İslâm kardeşliği’ni; bütün insanlar için de ‘insan hakları’nı öne çıkarmaktadır.

6- İslâm dünyasının en önemli problemleri cehalet, ihtilâf ve fakirliktir. Bu üç unsurun da düğüm noktası cehalettir. Bediüzzaman’ın Medresetü’z-Zehra projesi İslâm dünyasına dönük ırkçılığı yok eden, cehaleti ortadan kaldıran bir eğitim projesidir. Bediüzzaman bu eğitim müessesesinde din ve fen ilimlerinin birlikte okutulmasını tavsiye etmekte; eğitim dili olarak da, bir din dili olması münasebetiyle Arapça’yı vacip, resmî dil olması münasebetiyle Türkçe’yi lâzım, mahalli dil olması münasebetiyle de Kürtçe’yi caiz görmektedir. Bu cehalet problemi çözülmediği müddetçe, Müslümanlar arasındaki sulh ve huzurun temini de mümkün görülmemektedir.

7- Allah indinde din, İslâm’dır. Mezhep ve meşrep taassubuna meydan verilmemelidir. Günümüzde Müslümanların birliğini sarsan önemli sebeplerin başında bu taassup gelmektedir.

8- Türkiye’de birliğin ve dirliğin sağlanması için anayasa etnik kökene vurgu yapan söylemlerden arındırılmalı, insan hak ve özgürlükleri öne çıkarılmalı, vesayetçi zihniyet terk edilmeli, demokratik esaslar yüceltilmeli ve din kardeşliği tesis edilmelidir.

9- Dünyadaki bütün ekonomik ve siyasî gelişmelere rağmen, emperyal düşünceler devam etmekte ve bu düşüncelerin en fazla zararını İslâm ülkeleri görmektedir. Maalesef İslâm ülkelerindeki müstebit idareler (otoriter rejimler) bu durumun ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadırlar.

10- İslâm coğrafyasında, iç barışın temin edilmesi esas itibariyle bütün Müslümanların görevidir. İslâm İşbirliği Teşkilâtı gibi bölgesel kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin sorunların çözümünde daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir.

11- İnsanlık ve dünya barışının temini ve yoksulluğun giderilmesi için, İslâm ülkeleri arasında bir entegrasyon (ittihad-ı İslâm) oluşturulması gereklidir.