V. Masa “Hüda, İnsaniyet ve Medeniyet Masası”


Hüda, İnsaniyet ve Medeniyet Masası

Prof. Dr. Alparslan AÇIKGENÇ
Prof. Dr. Cemalettin LATİÇ
Prof. Dr. Mevlüt UYANIK
Doç. Dr. Abdullah EKİNCİ
Doç. Dr. Atilla YARGICI
Doç. Dr. Ramazan TAŞ
Doç. Dr. Nafi YALÇIN
Yrd. Doç. Dr. Levent BİLGİ
Dr. Yusuf KAPLAN
Mustafa AKYOL
Hakan YALMAN
Yusuf Emre YEŞİLYURT

  1. İnsanlığın yaşadığı medeniyet buhranı, çağın sorunlarını iliklerine kadar hisseden Bediüzzaman’ın Kur’ân medeniyeti yorumuyla aşılacaktır. Onun ortaya koyduğu bu İslâm medeniyeti tezi ilim, irfan, hikmet ve sanat bağlamında krizin aşılmasında kilit rol oynayacaktır.
  2. Günümüz medeniyetinin insanlığa sunduğu mutluluk formülü, büyük ölçüde eski Yunan’ın ve Roma’nın materyalist, naturalist ve hedonist felsefi anlayışlarına dayanmaktadır. Bu anlayış insanın Allah ile bağını kesip onu sadece, midesinin, hevesinin, nefsinin ve cinselliğin peşinde koşarak mutlu olmaya sevk etmektedir.
  3. Günümüz medeniyetinin insan algısında, dine, maneviyata, ruh ve kalbe yer yoktur. Akıl ve bilimin ilahlaştırıldığı bu medeniyet, insanı anlık hazlarının esiri, bencil bir varlık haline getirmiştir.
  4. Said Nursî, medeniyetin beraberinde getirdiği insanı başıboşluğa, sefahate sevk eden ve Allah ile irtibatını kesen ahlâk prensiplerini kabul etmez. Çünkü bu medeniyet algısı insanlığı öngörüldüğü gibi mutluluğa değil, tam tersine mutsuzluğa, maddî manevî hastalıklar ve buhranlara sürüklemiştir.
  5. Kur’ân medeniyeti, insan ile kendisini ve kâinatı yaratan Rabbi arasındaki bağı tekrar kurmayı ve insanı fıtratına ve aklına uygun “tecdid” çerçevesinde iman ile yeniden inşa etmeyi amaçlamaktadır.
  6. Bu yeniden inşayı gerçekleştirirken Nursî, Kur’ânî ve Nebevî bir dil kullanmaktadır. Bu dilin temel bakış açısı da, varlıklara manay-ı harfi diye isimlendirdiği Allah hesabına bakmayı, Esma-i Hüsnayı varlıkların gerçek hakikatleri olarak telâkki etmeyi ifade etmektedir.
  7. Kur’ân medeniyetinin insan ruhuna kazandırdığı estetik anlayışta, yaratılmış olan her şey ya bizzat ya da sonuçları itibariyle güzeldir. Allah’ın güzel isimlerinin tecellisi olarak muhteşem bir güzellik, süsleme ve san’at kâinatın her tarafında müşahede edilmektedir. Bu güzellik sonsuz ve eşsiz bir güzelliğe sahip olan Sani-i Zülcemal’den yansımaktadır. Kur’ân medeniyeti en güzel sanat tecellisi olan insana farklı bir estetik anlayışı kazandırarak onu ruhen, aklen, hissen ve kalben yüceltmekte, san’atla san’atkâr arasında kopmaz bir bağ kurmaktadır.
  8. Sağlam inanç temelleri üzerine kurulan bu medeniyet anlayışında ibadet ve güzel ahlâk ön plana çıkmaktadır. Kur’ân medeniyeti sınır koyulmayan insanın kuvvelerine, ancak böyle bir inanç ile sınır konulabileceğini bildirmektedir. Buna göre vasat yolu bulan bir insan, helâl haram sınırlarını bilecek ve o sınırlar içinde kalacak kadar iffetli, maddî ve manevî hukukunu savunacak ve zulme kaçmayacak kadar cesur, hakkı batıldan ayıracak kadar hikmetli, yani adaletli ve istikametli insan olacaktır.
  9. İstikbalde İslâmiyetin kuvvetiyle medeniyetin iyilikleri üstün gelecek, zemin yüzünü pislikliklerden temizleyecek, umumî barışı temin edecektir.
  10. Avrupa medeniyeti fazilet ve hüda üstüne tesis edilmediğinden, belki heves, heva, rekabet ve tahakküm üzerine bina edildiğinden, şimdiye kadar medeniyetin kötülükleri iyiliklerine üstün gelmiş, kurtlanmış bir ağaç haline dönüşmüştür. Bu da Kur’ân medeniyetinin üstün gelmesine kuvvetli bir delil hükmündedir ve az vakitle galip gelecektir.
  11. İslâmiyet nasıl cahiliye dönemi insanlarını yanlış ve batıl olan inanç ve adetlerden döndürmüş ise, şimdi de dinsiz felsefî akımların etkisinde kalarak itikadını ve ahlâkını kaybetmek üzere olan insanlığı kurtaracak potansiyele sahiptir. Kur’ân medeniyeti insanlığa eğer bir kıyamet kopmazsa hem dünya hem de ahiret mutluluğunu kazandıracaktır. Ölümü ebedî bir yok oluş olmaktan kurtaracaktır. Şunu bilmeliyiz ki, Kur’ân medeniyeti huzur içinde hayatı, huzur içinde ölümü ve ebedî olarak mutlu olmayı amaçlamaktadır.