I. Masa “Hak, Adalet ve Medeniyet”


Hak, Adalet ve Medeniyet

Prof. Dr. Ahmet BATTAL
Prof. Dr. Mehmet ALTAN
Prof. Dr. Mehmet CAN
Prof. Dr. Mehmet İPÇİOĞLU
Prof. Dr. Recep ŞENTÜRK
Prof. Dr. Sacit ADALI
Doç. D. Bekir Berat ÖZİPEK
Doç. Dr. Recep ARDOĞAN
Kadir AKBAŞ
Ahmet DURSUN
Ömer Said GÜLER

  1. Kur’ân medeniyeti, insanlar ve toplumlar arası ilişkilerde “kuvvete ve menfaatedayalı çatışma” yerine “hak ve adalete dayalı îsâr, infak ve ittifak”ı hedef tutan “açık medeniyet”tir. Bugünün hakim medeniyetinde insan ancak devlet gücü ile zulümden uzak tutulabilir. Oysa Kur’ân medeniyetinde insanın davranış sınırlarını kendi vicdanında bulması istenir.
  2. Bediüzzaman Kur’ân medeniyetini Batı medeniyetinin bir alternatifi olarak değil, doğrudan doğruya vahye dayalı imanın bir neticesi olarak kabul ve tarif eder. Ancak, bir medeniyet projesinin sahibi olarak gördüğü Batıyı ve dolayısıyla medeniyetin unsurlarını toptan reddetmez, “vahye dayalı Hristiyanlığın”ürünü olan medeniyeti ve faydalı yönlerini kabul eder.
  3. Kur’ân’da hiçbir topluluğa ve medeniyete düşmanlık yoktur. Müslümanların Batı medeniyetinin güzelliklerini aynen almasının sebebi de bu önyargısızlık hali ve iyi yönlerine talip olmasıdır.
    Kur’ân’ın ve Bediüzzaman’ın tarif ettiği “bütün insanlığın saadeti”ni hedefleyen medeniyet hayalî değildir, tarihte de tahakkuk etmiştir. Bosna, Endülüs, Hindistan, İstanbul, Şam, Kudüs gibi İslâm merkezlerinin çok kültürlülüğü bunun şahitleridir.
  1. Kur’ân medeniyetinin, düşüncede ve uygulamada dört temel esası vardır: Tevhid, nübüvvet, haşir ve adalet. Adaleti tatbik etmek ibadettir. İbadet etmek adalettir. “Adalet namazında kıble Kur’ândır”.
  2. Dünya büyük bir manevi buhran geçirmektedir. Manevi temelleri sarsılan insanlık yeni bir hayat prensibine muhtaçtır. Müslümanların görevi, ilim, irfan ve ümranla donanıp “hizmete ve hesaba hazır olmak” ve Kur’ân medeniyetini “yaşayarak tebliğ etmek”tir.
  3. İnsan mutlak adaletin tahakkuk edeceği mahkeme-i kübrada imanından ve amelinden hesaba çekileceğini dikkate almalı, bütün varlıklarla ve yaratıcısıyla ilişkilerini buna göre düzenlemelidir.
  4. Kur’ân’ın hak ve adalet anlayışında toplumun çıkarı ve selameti için ferdin haklarıfeda edilmez. Herkes eşittir. Hak haktır, büyüğüne küçüğüne bakılmaz. Aidiyetten değil masumiyetten yola çıkılır ve ötekileştirmeye izin verilmez.
  5. Kur’ân azınlık kavramını reddeder: Kim tarafından, kime karşı ve hangi sebeple olursa olsun her türlü zulme karşı çıkar. Çoğunluğa sahip olmak çoğulculuğu ihmal manasına gelemez. “Az çokta, çok azdadır”.
  6. Kur’ân medeniyetinde sosyal adalet toplum için değil Allah için tatbik ve tesis olunur, bencillik yasaklanır, yardımlaşma keyfi ve şahsi bir “iyilik davranışı” olmaktan çıkarılıp zekât gibi mecburi ve dinî bir emre dönüştürülür. Paranın “risksiz kazanç aleti” olması reddedilir, “havadan kazanılan para” demek olan faizi yasaklanır. İsrafteşvik edilmez.
  7. İnsan doğuştan gelen vazgeçilmez, devredilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu hak islam kültür ve medeniyetindeki “kul hakkı”nın ta kendisidir, müslim-gayrimüslim herkesi kapsar.
    Kur’ân-ı Kerim ve onun bir tefsiri olan Risâle-i Nur insanı ve toplumu fikren, ruhen, hissen olgunlaşmaya, medeniyet ve kültürde tekemmül ve tekâmüle götürür. Böylece akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selimi ortaya çıkarır.