I. Masa “Din ve Siyaset”


“Din ve Siyaset”

Katılımcılar
Ahmet DURSUN
Metin KAVCAR
Ali Murat YEL
Kazım GÜLEÇYÜZ

 

Deklarasyon

1- Din, toplumun siyasetler üstü ortak değeridir, belli bir siyasi görüşün tekeline alınamayacağı gibi siyaset de dinsizliğe alet edilemez. Bediüzzaman, siyasetin dini hak ve hürriyetlerin önünü açacak bir anlayışla yürütülmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

2- Devletin dinle ilişkisi, bütün inanç grupları için din ve vicdan hürriyetini sağlayıcı bir laiklik anlayışı üzerine bina edilmelidir.

3- Devlet dine hiçbir şekilde müdahale etmemelidir, din adına devleti yönetme talebi olmamalıdır.

4- Laik- anti laik çatışmalarının çözümü, Bediüzzaman’ın “hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir hükûmet” tarifiyle ortaya koyduğu prensiptedir.

5- Kendisini dindar bir cumhuriyetçi olarak tanımlayan Bediüzzaman, belli bir devlet modeli önermemiş, insanlığın gelişim süreci içersinde ortaya koyduğu değerlerle örtüşen, AB kriterlerinde ifadesini bulan hukukun üstünlüğü, adalet, hak ve hürriyetler, hizmetkar devlet gibi temel ilkeleri vurgulamıştır.

6- Cumhuriyeti adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet olarak tanımlayan Bediüzzaman’a göre, demokratik cumhuriyet dinin prensipleriyle çelişmez; din demokratik devlet için bir tehdit oluşturmaz.

7- İnsanların manevi ihtiyaçlarına cevap vermek üzere ortaya çıkan cemaatler, asli hizmet ve meşguliyet alanlarının dışına çekilerek siyasi ve ideolojik tartışmalara konu edilmemelidir.

8- Bediüzzaman’a göre din kainatın üzerinde, görünen ve görünmeyen bütün alemleri ve bütün zamanları kuşatıcı bir hakikat olarak yeryüzündeki geçici siyasi ve ideolojik cereyanlara tabi kılınıp alet edilmez.

9- İnsanın bu dünyadaki asli vazifesini iman ve ubudiyet olarak niteleyen Bediüzzaman, siyasetin dikkatleri bu hedeften uzaklaştırıp insanları yozlaştırma tehlikesine dikkat çekmektedir.

10- Din ve siyaset ilişkilerindeki gerilimlerin aşılıp sağlıklı ve doğru sonuçlara ulaşılabilmesi için aydınların toplumun tarihi ve kültürel değerlerini ve tecrübelerini dikkate alan bir yaklaşımla kendi gerçeklerimiz ışığında çözümler üretmelerine ihtiyaç vardır.