IV. Masa “Bid’alar ve Sünnet-i Seniyye” Hanımlar Grubu

Burada bid’a, bid’a çeşitleri, istibdad-ı ilmi, istibdad-ı siyasî gibi başlıklar çerçevesinde “Bid’alar ve Sünnet-i Seniyye” konusu masaya yatırıldı.

Katılımcılar; Ayşenur Aydoğdu- İstanbul; Tuba Bukel- Trabzon; Merve Yücetürk- Ankara; Şeyma Nur Nart- İzmir; Gülsüm Koşar- İstanbul; Melike Nursultan Üner- İstanbul; Hatice Kübra Özçelik- İstanbul; Handenur Yaşar- İstanbul; Sümeyye Tuğçe Engiz- Eskişehir; Rümeysa Nur Söğüt- Ankara

Bid’alar şeâiri tahrip eder

  1. Küllî bir ubudiyet vazifesine sahip olan insan, elbette bir mürşide ihtiyaç duyar. Bu mürşid; ilmiyle, ameliyle beşere örnek olan Resul-i Ekrem’dir (asm).
    2. Kısacık ömrüyle on dört asrın sorularına cevap veren Hz. Muhammed’in (asm) ef’ali, akvali ve ahvalinden oluşan Sünnet-i Seniyyesine uymada birinci hedef; huzur-u İlâhiyi kazanarak bütün ömrü semeredar ve sevaptar yapmaktır. İkinci hedef ise; bir adaptor gibi insan ile fıtrat arasındaki uyumu sağlamaktır. Âdetullah (sünnetullah) tabir edilen yaratılış kanunlarına uymamaktan kaynaklanan maddî ve manevî azaptan korunmaktır.
    3. Hakikî medeniyetler insan nev’inin tekemmülüne hizmet eder. Bu tekemmül ancak eğitimle mümkündür. Öyleyse İslâm Medeniyeti’nin ihyası da; ancak bünyesinde barındırdığı eğitim düzeninin anlaşılması ve ihyasıyla olacaktır.
    4. Allah’ın farzlarını ortadan kaldıran ve haram olan bir işi meşru hale getiren, Peygamberimizin (asm) sünnetini ortadan kaldıran her türlü adetler ve işler bid’at sayılır. Sünnet-i Seniyye içinde en mühimi, İslâmiyet alâmetleri olan ve şeaire de taalluk eden sünnetlerdir. Bid’alar da en evvel bu şeairleri tahrip etmektedir.
    5. Bid’anın devlet eliyle yapılması “bid’a ideolojisi”dir. Bugün batıda ve doğuda, başörtüsü, haç, ezan gibi dinî sembolleri kamusal alanda yasaklamak isteyenler; aslında bu dinî sembollerin insanlara “tanrıcık” değil, kul olduğunu hatırlatmasından memnun olmayan nemrutçuklardır.
    6. Batının ideolojisi dini terk ederek ilerlemek iken, Doğunun “bid’a ideolojisi”  ise dinin toplumu geride bıraktığı varsayımı üzerine Batı’yı körükörüne taklit etmektir.
    7. Küçük bir kıvılcım koca bir haneyi kül etmeye yettiği gibi, bid’alar da çok büyük tehlikelere haizdirler (…)
    8. Mimsiz medeniyetin günahlarının sevaplarına üstün geldiği ve sanal yollarla pek çok bid’atın kolayca yayıldığı şu ahirzamanda; kurtuluş ancak sünnete yapışmaktadır (…)
    9. Hadislerde; ahirzamanda Süfyan komitesinin tahribatçı ve bid’akârane rejimini Hz. Mehdi’nin tamir edeceği söylenmiştir. Hatta bazı ehli velâyetin dahi bid’alara girebildiği bir zamanda, kendisini “Bid’atüzzaman” olarak tanıtan Bediüzzaman, bid’alarla mücadele edip Sünnet-i Seniyyeyi ihya etmeye hayatını vakfetmiştir.
    10. Risale-i Nur tam da ihtiyaç vaktinde neşredilmeye başlamıştır. Nur Talebeleri, dalâlet ve bid’alara karşı sahabe mesleğine devam ederek Sünnet-i Seniyyeyi en güzel bir şekilde öğrenip yaşamaya çalışmaktadır.
    11. Nur Talebelerinin bid’at karşısındaki duruşu; şartlar ne olursa olsun sünnetten asla taviz vermemek, tam bir metanet ve şecaatle bid’ların karşısında durmak; ama bu duruşla kimseyi incitmemek, tenkit etmemek, münakaşaya girmemek olmalıdır.
    12. Onun sünnetinden farklı olarak denenen her yol bid’a olacağı için başarısız olmakta ve İslâm Medeniyeti’nin ihyasını geciktirmektedir.