X. Masa “Kültür, Sanat ve Gençlik Masası”


KATILIMCILAR: Arafat Deniz, Emir Fatih Karaşahan, Kerim Karaoğlu, Mahmut Bilge, Recep Taş, Zübeyir Ergenekon.

1- Tüketimin global boyut kazanması, hedonizm kavramının birçok insanın hayatını yönlendirmesi, çoğulculuğun toplumsal hayatta etkisini yitirmesi ve binlerce yıldır süregelen bilgi aktarımının Osmanlı’dan Türkiye’ye geçiş sürecinde sekteye uğraması kültürel hayatımızı ciddî mânâda etkilemiştir. Bütün bunlar ve daha birçok etken toplum hayatında birçok güzel hasletin yok olmasını netice vermiş, sosyal hayatta bir sığlık, yüzeysellik baş göstermiştir. Aslında bize ait olan özellikler unutularak popüler kültür değerleri revaç bulmuş, bilhassa gençlik bu süreçte ciddî mânâda yara almıştır.

2- Yakın tarihimizde dayatılan resmî ideoloji halk tarafından benimsenmemiştir. Böylece insanın fıtratında olan sanatsal eğilimlerin engellenmesi ve izin verilenlerin ise toplum ve insan yapısına aykırı olması kültürel gelişimi durdurmuştur. Geçmişte var olan sanatsal birikim ile günümüz dünyası arasında sıkışan insanın sanatsal mahareti körelmiştir.

3- San’at kendini tanıma yolculuğunda insanın “Allah’a ulaşma arzusu” olduğunda anlam kazanır ve san’at bu amaçla kullanıldığında insana kıymet katar.

4- San’atın aslına döndürülmesinde fikir ve san’at çevrelerinin rolü önemlidir, ancak yeniliklere daha rahat uyum sağlayabilen genç beyinlerin bu konu üzerine daha fazla çaba sarf etmesi gerekmektedir. Çünkü san’at alışılmışın dışına çıkma cesareti ister. Farklılıklara açık olmayı, heyecanı ve mücadele etme gücünü gerektirir. San’atta atılımı eski kuşaklardan beklemek sürekli yenilenen bilgi toplumunda süreci ve ihtiyaç duyulan değişimi yavaşlatacaktır.

5- Bediüzzaman, Kur’ân-ı Kerim’in belirgin özelliklerini örnek aldığı gibi, şiirsel nesir üslûbunu da kendine rehber edinmiştir. Edebiyatçıların konumları ve çalışmaları incelendiğinde Bediüzzaman’ın edebî konumu muhakkak ki bin dört yüz yıllık İslâmî edebiyatın varisi, İslâm-iman hakikatlerinin dellâlı ve hakikat nâsiri ve nâşiri olarak belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

6- Mânâyı cesede, lâfzı elbiseye benzeten Bediüzzaman, elbiseyi bedene göre kesmek gerektiği halde, şairlerden çoğunun, tersine, elbiseye göre bedeni yontmaktan, mânâyı lâfza kurban etmekten çekinmediklerini söyler ve neden sadece san’at kaygısına düşmediğini etkileyici ve uyarıcı bir şekilde ifade eder.

7- İnsanın temel gayesi, yaratılış maksadına uygun bir hayat tarzını yaşantısına yansıtmasıdır. Sinema ve her türlü kültürel, sanatsal faaliyetlere de bu açıdan yaklaşılmalıdır.

8- Batı kaynaklı filmlerde hevâ her yönüyle hissedilmektedir. Batılı filmlerdeki “sûretperestlik”, batılı tasvir gibi Kur’ân’a uymayan özellikler sebebi ile bu filmlere karşı dikkatli olunmalı ve bu sebeple Kur’ânî bir bakış açısına göre filmler çekme gayretinde olunmalıdır.

9- Risâle-i Nur temelli yapılacak film projelerine nüve olabilecek etkili ve nitelikli senaryolar kaleme alınmalıdır.

10- Bediüzzaman’ın sinemaya karşı tutumu Risâle-i Nur eksenli olarak anlaşılmalı, sadece, Eski Said döneminde ara sıra sinemaya gitmesi nazara verilerek sinemanın içindeki gayr-ı meşrûluklar meşrûlaştırılmaya çalışılmamalıdır.