II. Masa “Eğitim ve Gençlik Masası”


KATILIMCILAR: Ali Akkaya, İsmail Tezer, Mehmet Ali Ergenekon, Mikail Adıgüzel, Muhammed Ceylan Morgül, Muhammed Said Turgut, Musab Oran, Nurullah Said Yeken, Recep İğrek, Sedat Bedir.

1.) Eğitim, anne karnından başlayıp ölünceye kadar devam eden bir süreçtir. Dünyaya gözlerini açan ferdin, ilk eğitimi ailede başlar. Çocukluk dönemindeki bu eğitim, kritik bir süreçtir. Zira sonraki hayat, büyük ölçüde bu dönemde alınan eğitim üzerine şekillenecektir.

2.) Fırtınalı bir dönem olarak kabul edilen gençlik devri, eğitim açısından önemli bir devredir. Gencin, sahip olduğu bütün potansiyeliyle, fıtratına uygun ve doğru bir şekilde yönlendirilmesi, hem kendisi, hem de toplum açısından önem arz eder.

3.) Bediüzzaman, en büyük düşmanlardan biri olarak “cehalet”i görmüş, buna karşı “eğitim” yoluyla mücadele edilmesi gerektiğini söylemiştir. Buradan hareketle “Medresetüzzehra” ismiyle bir eğitim modeli geliştirmiştir.

4.) Eğitim, marifetullaha hizmet ettiği oranda anlamlıdır. Eğitim sistemleri, bu gerçek göz önünde bulundurularak şekillendirilmelidir.

5.) Bediüzzaman Said Nursî, her fennin, kendine has diliyle mütemadiyen Allah’tan bahsettiğini, Yaratıcıyı tanıttırdığını söyler. Bu, eğitime, önemli bir bakış açısı kazandırmaktadır. Din ile bilim çatışmamaktadır. Aksine birbirini tamamlamakta, bir bütün oluşturmaktadır.

6.) Din ilimleri ile fen ilimleri birlikte okutulmalıdır. Bediüzzaman der ki: “Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir (din ilimleridir). Aklın nuru, fünun-u medeniyedir (fen ilimleridir). İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder” (Münâzarât)

7.) Eğitimin en birinci gayesi “fertlerin dünya ve ahiret mutluluklarını temin etmek” olmalıdır. Zira sadece geçici dünya hayatı üzerine kurulu bir eğitim sistemi, insanı mutlu ve umutlu etmeye yetmeyecektir.

8.) Eğitim sistemi, resmî ideolojinin dayatmalarından arındırılarak demokratik hale getirilmelidir. “Tek tipleştirici” bir yaklaşım yerine “bireysel farklılıkları gözeten ve teşvik eden, çoğulcu ve özgürlükçü” bir yaklaşım benimsenmelidir.

9.) Sorgulamayan, tartışmayan, üretmeyen, ezberci bir eğitim yerine; sorgulayan, yeniliklere açık, bilgiyi hazmettiren bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Bediüzzaman’ın “Âlim-i mürşid koyun olmalı, kuş olmamalı. Koyun kuzusuna süt, kuş yavrusuna kay verir” sözünde işaret ettiği gibi, öğrencilerin beyinlerine bilgi depolamak yerine, hazmedilmiş bilgiyi kazandırma anlayışı benimsenmelidir. Ayrıca “Batıl şeyleri iyice tasvir safi zihinleri idlaldir (bozmadır)” prensibi gereği olarak, eğitimde olumsuzlukları fazlaca tasvir etmeye yer verilmemelidir.

10.) Yabancı dil öğretimi üzerinde daha fazla durulmalı, yetişen nesillerin bir veya birkaç dili konuşabilmesi sağlanmalıdır. Yabancı dil öğretimindeki zayıflık, ulusalcı reflekslerle, içe kapalılığı netice vermekte; bu da başta İslâm dünyası olmak üzere farklı dünya ülkeleri ve farklı medeniyetlerle olan diyaloğu engellemektedir. Bu durum da, Kur’ân Medeniyeti’nin (hakikî insanlık medeniyeti-barış, huzur ve kardeşlik medeniyetinin) inşasını sekteye uğratmaktadır.